Yahu ne olmuş bu bizim Malatya'ya?

Malatyanın yeşillikleriyle övünen, ağaçlarına kurdukları salıncaklarıyla hatırlayan bir Malatyalı ağabeyimiz, önceki gün bir mail gönderdi. Bu mailde Malatya’nın eski halini aradığını belirten okuyucumuz, yaklaşık 40 yıldır Kayseri’de yaşadığını, Malatya’ya her gelişinden eski güzelliklerden bir şeylerin koparıldığını gördüğünü belirterek herkesi göreve çağırıyor.Kayseri ve Konya’yla mukayese eden okuyucumuz, “Maalesef saydığım bu iki ilde tuvaletler ücretsizken memleketimizde bu iş için para veriyoruz. Ayrıca küçüklüğümüzden hatırladığımız pınarların yerinde çeşmeler yapılmış. Suyumuz da paralı olmuş. Kayseri ve Konya gibi illerde her dükkanın yanında ücretsiz su verilirken, Malatyamız bu konuda da geride kaldı. Yaklaşık olarak 47 senedir Kayseride yaşıyorum. Tuvaletler ücretsiz, sular hayratlarla dağıtılıyor millete. İsteen istediği yerde suyunu içiyor, hacetini gideriyor. Biz de ise bunların ikisi de paralı yapılmış. Belediyemizin bu konuya el atması gerekmektedir.” İfadelerini kullanıyor.Okuyucumuzun eksiklik olarak gördüğü bir başka konuda ağacın ve yeşilin hergeçen gün eksildiği yönünde oluyor. “Çocukluğumuzda dallarına salıncaklar kurduğumuz, ağaçlarından meyveler topladığımız ağaçlarımız ortadan kaldırılmış durumda. Bunların yerine her yerde bir betonlaşma göze çarpıyor. Malatyamızın ciğerleri konumundaki bu yeşillikleri biran önce tekrar kazanmamız gerekiyor. Tahta pervazlı bahçelerimizin yerini beton pervazlar aldı. Bütün sivil toplum örgütlerine, milletvekillerimize ve belediye başkanlarımıza seslenmek istiyorum. Lütfen Malatyamıza sahip çıkın.” Sözleriyle sivil toplum örgütlerine ve belediye başkanlarımızı ve sivil toplum örgütlerimizi göreve çağırıyorum.” Dedi.Gurbetteki hemşerimizin üzüntü ile yaklaştığı konuları dillendiriyor olmamız, Malatyamızın biran önce Büyükşehir statüsünü hak eder görünümü kazanması içindir. Bu doğrultudan atılacak adımların destekçisi olacağımızı da belirtmek ister usta ozanımız Ali Kızıltuğ'un şu türkü sözleriyle gurbetçi hemşerimizin haklı serzenişini belirtmek isteriz. Asr-ı gurbet harap etmiş köyümü
Bülbül gitmiş baykuş konmuş gel hele
Ben ağayım ben paşayım diyenler
Kapıları kitlemişler gel hele

Bir ev burda bir ev karşıda kalmış
Hele sorun bizim komşular n'olmuş
Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış
Bizim köye benzemiyor gel hele

Birisine sordum bura neresi
Issız kalmış dertli çağlar deresi
Dedi kardeş işte Mursal burası
Koçyiğitler küstü gitti gel hele

Gel çoban gel ki dertleşek beri
Dağlarda meleşen kuzular hani
Tanıdın mı ben Ali'yim Ali
Hangi Ali'sin tanımıyım gel hele

Saz elimde şu elleri gezerdim
Dertli idim bazı destan yazardım
Sen Ali'ysen niye saçın ağarttın
Kızıltuğ'a benzemiyor gel hele