Türk dilinin kimliği tehlikede!
GÜNDEMÜsküdar Üniversitesi Türkçe Öğretim Uygulama ve Araştırma Merkezi (ÜSTOMER) Müdürü Öğr. Gör. Selçuk Duman, 13 Mayıs Türk Dil Bayramı dolayısıyla, dilin bir toplumun kültürü ve kimliği açısından taşıdığı hayati öneme dikkat çekti
Milli kimliği oluşturan kültür, dil vasıtasıyla gelecek kuşaklara taşınır
Dilin, bir toplumun kültürü ve kimliği bakımından son derece büyük bir öneme sahip olduğunu ifade eden Öğr. Gör. Selçuk Duman, “Milli kimliği oluşturan kültür, düşünce tarzı gibi değerler dil vasıtasıyla gelecek kuşaklara taşınır. Bu itibarla kültürel hafızanın oluşması, korunması ve toplumu bir arada tutması yönüyle dilin rolü büyüktür.” dedi.
Düşünce ve ifade gücünü korumak ancak dilin korunmasıyla mümkün
“Dil, milletin hafızası, kimliği ve düşünmenin aracı olması dolayısıyla korunmalıdır.” diyen Öğr. Gör. Selçuk Duman, şöyle devam etti:
“Dilini koruyamayan bir millet, zamanla kültürel köklerini ve hafızasını da kaybetmeye başlar ki bu milli kimlik için varoluşsal bir tehdit sayılır. Ayrıca düşünce ve ifade gücünü korumak ancak dilin korunmasıyla mümkün olabilir.”
Yabancı dillerin etkisi, kullanılan kelime zenginliğinin kaybolmasına neden oluyor
Dilimizin bugün karşı karşıya olduğu en büyük tehlikenin yozlaşma ve derinliğini kaybetme sorunu olduğunu dile getiren Öğr. Gör. Selçuk Duman, “Bu durum, özellikle İngilizce olmak üzere yabancı dillerin etkisi, kullanılan kelime zenginliğinin kaybolması şeklinde açıklanabilir. Günlük yaşamın çeşitli alanlarında dilimizde karşılığı olan kelimelerin özellikle İngilizceleri kullanılmaktadır. Oysa örneğin, peak yapmak yerine zirve yapmak; meeting yerine toplantı, focuslanmak yerine odaklanmayı kullanmamız gerekir. Ayrıca marka ve mağaza isimlerinde de bilinçsizce İngilizce sözcüklerin kullanımı toplum nezdinde Türkçe’mizin saygınlığını düşürmektedir.” diye konuştu.
Türk Dil Kurumu’nun yaptığı değişikliklerin hem olumlu hem de olumsuz etkileri olabiliyor
Türk Dil Kurumu’nun yaptığı değişikliklerin hem olumlu hem de olumsuz etkileri olabildiğine işaret eden Öğr. Gör. Selçuk Duman, “Dili daha arı ve duru bir kıvama getirme çabaları milletçe kimi kelimelerde kabul görmüş ve bu durum dilin doğal bir sürecinin bir yansıması olarak görülmüştür. Kimi ifade ve sözcükler ise tutarsız ve yetersiz bulunarak karşılık bulamamış ve reddedilmiştir. Ayrıca TDK teknik ve bilimsel terimlere karşılık gelen Türkçe sözcükler üreterek dilin zenginleşerek güçlenmesini sağlamıştır.” ifadesinde bulundu.
Dil kısaldıkça anlam daralıyor
Günümüzde özellikle genç kuşakların sosyal medya ve dijital platformlar aracılığıyla her gün yüzlerce kelimeyi nasıl ve ne kadar doğru olduğuna bakmaksızın kontrolsüz ve bilinçsiz bir şekilde kullanabildiğini anlatan Öğr. Gör. Selçuk Duman, şöyle devam etti:
“Asıl endişe edilmesi gereken ise bu durumun gelecekte dilimizi, hatta düşünce biçimimizi dönüştürebilecek bir tehdit olmasıdır. Dil kısaldıkça anlam daralmaktadır. ‘nbr’, ‘tmm’, ‘slm’ gibi kısaltmaların dilde bu kadar yaygınlaşması aslında yazı dilinin sadeleşmesi değil; aksine daraltılmasıdır. Kısaltmalar, ifadelerin uyumunu, kelimelerin incelik ve ruhunu alıp götürmektedir.”
Dilde emoji ve kısaltmalar analitik ve derin düşünme alışkanlığından uzaklaştırıyor
Sosyal medyada kullanılan dilin gündelik dile hem de edebi dile sızma tehlikesinin ciddi ve gittikçe büyüyen bir problem olduğunu da dile getiren Öğr. Gör. Selçuk Duman, şunları dile getirdi:
“Sosyal medya dili genellikle hızlı, tepkisel ve derinlikten uzaktır. İnsanlar artık duygularını ‘çok mutluyum, harika...’” yerine sadece ‘J ’ ya da ‘yess’, ‘ohh’gibi emoji ve sözcüklerle ifade ediyor. Bu durum ise kişiyi uzun vadede analitik ve derin düşünme alışkanlığından uzaklaştırabiliyor. Kelime zenginliğini eriterek ifade kabiliyetini zayıflatıyor. Bu sığlık ise maalesef toplumda iletişim ahlakı ve sohbet kültürünü tehdit etmektedir. Edebiyatta ise bu durum içtenlik görüntüsüyle gelen bir kirlilik ve belirsizlik olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin küçük harflerle yazılmış cümleler, noktalama işareti kullanılmadan yapılan anlatımlar ‘sıra dışı’ sayılıyor. Ayrıca sosyal medya dili hızlı bir şekilde kullanılıp atılan ve unutulan içerikler üretir. Bu durumun edebiyata da sirayet etmesi, derinliği olmayan ama ‘trend olan’ yazıların yazılmasını ön plana çıkaracaktır.”
Yabancı dilin etkisi kültürel bir kimlik sorunu
Yabancı dillerden, özellikle İngilizceden gelen kelimelerin Türkçeye etkisinin artık sadece bir dil sorunu değil, kültürel bir kimlik sorunu olduğunu da kaydeden Duman, “Fakat bu kelimelerin Türkçeye girmesi dilin tabiatı gereği karşı konulamaz bir durumdur. Burada önemli olan bu kelimelerin doğal bir ihtiyaç olarak dilimizdeki boşlukları doldurup doldurmadığıdır. Örneğin: ‘kontrol etmek’ varken ‘check etmek’; ‘son tarih’ varken ‘deadline’ kullanmak kompleks ve gösteriş merakı olarak değerlendirilebilir.” dedi.
Plaza dilinin de özellikle beyaz yakalı tabakası içinde türemiş, yarı İngilizce, yarı Türkçe bir iletişim aracı olduğunu da ifade eden Öğr. Gör. Selçuk Duman, “Net düşüncenin sonucu net konuşmadır. Hâlbuki bu tarz karma(şık) diller ise düşünceyi sisli ve belirsiz bir hale getirir. Bu dil, bilgi aktarımından ziyade statü ve ‘elitlik’ göstermek için kullanılır. Yani samimiyetin yerini gösteriş ve sunilik alır. Bu durum ise zamanla kendi kültüründen ve kimliğinden uzaklaşmaya kadar gidebilir.” ifadesinde bulundu.
Dilin yozlaşması…
Dilin yozlaşmasının sadece kurumların ya da ilim adamlarının değil, hepimizin bir varoluş meselesi olduğunu söyleyen Öğr. Gör. Selçuk Duman, “Birey olarak, dilimizi doğru ve özenle kullanmaya dikkat ederek yeni nesle örnek olmalıyız. Dil kullanımında karşılaştığımız yanlışlıkları uygun bir dille düzeltip doğrusunu göstererek bu bilincin gelişmesini sağlayabiliriz. Günlük, deneme gibi yazılar yazarak yazın sahasına katkıda bulunabiliriz.” şeklinde sözlerine son verdi.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı
İlginizi Çekebilir