Troller İçin Yeni Hedef Mehmet Çınar!

Ülkemizde bir kez daha seçim rüzgârlarının esmeye başladığı bu günlerde, Türkiye’nin 81 kentinde yerel yönetimlere aday olacak kişilerin, vizyonel tutumları ve karakterli duruşları ve topluma yön verecek bilgi ve deneyimleri, şüphesiz ki yerelde ki büyük dönüşüm ve değişime ışık tutacaktır. 

Aday olmak ya da seçim kazanmak için karakterli ve ilkeli bir duruş sergileyenler olduğu kadar, “Hedefe ulaşmak için her yol mübahtır” anlayışından yola çıkarak; her türlü iğrençliği, iftirayı ve karaktersizliği sergileyenlerin kirli oyunlarını bir kez daha tezgâha koymaları da, ne yazık ki her seçim döneminde alışık olduğumuz bir durumdur…
Seçim süreçlerinde kirli pazarlıklar, tezgâhlar ve aile fertlerine kadar uzanan itibarsızlaştırma çabaları; toplumsal yozlaşma ile birlikte ahlaki değerlerin tahribata uğraması, toplumda güvensizlik duygusunun hakim olmasını sağlayan, en önemli etkenlerdir. 

Siyasi Partilerin Genel Merkezlerine şirin gözükmek adına iş başındaki ya da aday olması beklenen isimleri karalayarak bertaraf etmeye çalışmak için, seçim sürecini kişisel hesaplaşmaya çevirip ve de daha ileriye giderek içindeki hırsın esiri olup, rakip olarak gördüğü kişinin eşini ve çocuklarını kirli emellerine alet etmeye çalışan insanların varlığını görmek, şüphesiz ki ahlak ve karakterden taviz vermenin bir yansımasıdır.

Kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmelerde aday olması beklenen muhtelif adayların önünü kesmek, her türlü iftirayı atarak seçim yarışından geri durmasını sağlamak, halen görevini sürdürmekte olanların da yeniden aday olmaması için türlü türlü oyunlar oynayıp, tezgâhın altından tezgah üstüne ayar vermeye kalkışmak, kirli siyaset anlayışının (!) ta kendisidir.

Her seçim arefesinde aynı filmleri çevirip, perde arkasında yaptıkları iğrençliklerin görülmediğini zannederek, kendilerini “akıllı ve zeki” zannedenlerin rakiplerini alaşağı etmek için ailelerine kadar saldırmaları; vizyonsuzluğun ve kapasitesizliğin bir göstergesidir. İş başındaki insanın icraatları ve hizmetleri üzerinden siyaset yapmak yerine, karşısındaki insanın aile fertlerine karşı acımasızca yapılan eleştirisel tarzda haberlerin kaynağı olan insanların içine düştükleri bu vahim durum, vicdan ve ahlak sahibi her insanı üzmektedir.

Geçtiğimiz günlerde Malatya Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’ın eşi Semra Çınar’ın memur olmasından dolayı yapılan haberlerin temel nedeni; seçim sürecinde yerel bir yönetimin başında olan bir insana karşı yapılan acımazsızca saldırının en bariz örneğidir. 

Toplumsal değer ve hakikatlerimizin temelini teşkil eden aile kavramını siyasi hesaplaşmaları içerisine katarak görev başındaki bir belediye başkanını eşi üzerinden haince ve alçakla vurmak, akılla izah edilebilecek bir durum değildir.

Hatırlanacağı üzere, siyasi tarihimize kara bir leke olarak geçen “28 Şubat Postmodern Darbe Süreci” nde yapılan baskılar sonucu, tamamen inançları gereği eğitim ve çalışma hayatları ellerinden alınan başörtüsü mağduru binlerce vatandaşımızın mağduriyetlerinin giderilmesi ve uğradıkları hak kayıplarının telafi edilmesi amacıyla; dönemdeki mağdurlara devletin kamu kuruluşlarındaki herhangi bir münhal kadroya istisnai memur olarak atamalarına yönelik İçişleri Bakanlığı tarafından karar alınmıştı.  28 Şubat döneminin mağdurları ise bu kadrolara başvurarak ellerinden alınmış olan haklarının iade edilmesi imkanına kavuşmuştu.

Bu doğrultuda Malatya Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’ın eşi Semra Çınar’da, diğer 28 Şubat mağdurları gibi mağduriyetini tescillemek adına verilen haklardan yararlanmıştı. Lakin ortada hiçbir illegal durum olmamasına rağmen, sırf Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’ı karalamak için eşi Semra Çınar’ın 28 Şubat 1998 yılında, elinden zorla alınmış hakkının ve mağduriyetinin yok sayılarak, devletin tanıdığı bu hak, mesnetsiz ve yalan ithamlarla manipüle edilmektedir. Malatya Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Çınar’ın şahsına itibar suikastliğine soyunmuş bir takım sözüm ona gazeteciler, bu tür iftiralarla Belediye Başkanı Mehmet Çınar’ın şahsını ve Yeşilyurt Belediyesini zan altında bırakarak, kamuoyunda maksatlı haberler yaparak itibarsızlaştırma yoluna gittiklerini görmekteyiz. 

Bu tür maksatlı ve itibarsızlaştırmaya yönelik haberler ile, “çamur at izi kalsın” stratejisinin asıl hedefi, habercilik adı altında kişi ve kurumları yıpratmak ve kamuoyunu yanlış yönlendirmektir.

Şehrimizin harap olduğu, insanımızın göçe maruz kaldığı ve esnafımızın ümidini yitirdiği şu süreçte, kamu vicdanını temsil iddiasında olan sözde bazı basın mensupları, kalemlerini içinde bulunduğumuz şu sıkıntılı süreçten çıkmamız için kullanmaları gerektiği halde, sanki hiçbir şey yokmuş gibi, jakoben bir ruh haliyle şehirimizin siyasetini dizayn etmeye çalışmaları, asla basın ve yayın ahlakıyla bağdaşmamaktadır.