Rollerimiz de ne kadar başarılıyız?
06 Ocak 2018, Cumartesi 16:56 Bu günkü rolünüz neydi, başarılı olabildiniz mi ?
Rolünüzü gerçekten içinizden gelerek mi yapıyorsunuz, yoksa mecburiyetten mi?
Evet bugün hayattaki rollerimizden, gerçeklerden ve bunların ne kadar farkında olduğumuzdan bahsetmek istiyorum.
Anne karnında başlıyor aslında rollerimiz, daha dünyaya gelmeden, herkes bir beklenti içinde,
“Ah sağlıklı olsun da gerisi önemli değil” de dese anne ve baba ve hatta yakınlar, içten içe bir merak bir heyecan başlıyor. Kız mı , erkek mi? Kime benzeyecek, anneye mi, babaya mı? Haklı olarak canından bir parçan olacak gelecek bebeğin merak edip bekliyorsun, seninle birlikte çevrendeki herkes de bekliyor. Başladımı sana bebek rolü, hadi bu kadar beklentiye cevap ver bakalım şimdi! Tabi anne ve babanın da ilk bebekleriyse aynı telaş, onlar için de hiç yaşamadıkları ama anne babadan veya çevreden gördükleri anne baba kavramı. Bütün kitaplar okunur, hamilelik ve bebekle ilgili doğumdan önce her anne adayı kitaplarda yazılanlar gibi belli saatlerde mama verip, besleyeceğini, gazını çıkarıp, altını değiştireceğini sonra da uykusu gelince yatırıp uyutacağını, okuduğu için herşeyi bildiğini düşünür. Fakat bebek gelir, bebekle baş başa kaldığı andan itibaren hiç birşey bilmediğini anlar. Çünkü her çocuk farklı, doyması farklı, uykusu farklı, gazı farklı, huyu farklı. Anne zamanla anlamaya başlar bebeğinin dilinden ve herşey yoluna girer.
Sadece annelik değil tabiki onun rolü de, annelikle bitmiyor ki, eş rolü var, ev hanımı rolü var, çalışıyorsa, öğretmen, eczacı,güvenlik ne bileyim mesleğine göre bir sürü rolü var. Kendi anne babasına evlat, kardeşlerine abla rolü var, aynı şey erkekler içinde geçerli. Okulda öğrenci, sokakta çocuk,abi dayı, hala, amca, teyze yeğen rollerimiz var.
Çalışsanız da ev hanımı olsanız da mutfakta aşçı, evde temizlikçi, hesabınızı yaparken muhasebeci, ekonomist rollerimiz var. Bütün rollerimizi bir dayatma olmadan kendi isteğimizle yapıyorsak, ne ala. İnsan daha üretken ve başarılı oluyor, dayatma olduğu sürece kimse içinden gelerek bir şey yapmıyor çünkü.
Okula giden çocuğunuza ders çalış diye ne kadar zorlarsanız zorlayın, ders çalışmayı öğrenmemiş ve sevmemişse başarılı olmasını beklemek yanlış, ama maalesef bizim çocuklarımızın çoğu ders çalışmayı öğrenmeden sınıf geçiyorlar. Ödev yapmak, ders çalışmak daha ilk okula başladığında öğretilmesi gereken bir alışkanlık, temeli sağlam olmayan çocuklarla da lise ve üniversite hazırlık sınavlarında hem çocuklarımız hem velilerimiz perişan oluyor. Hangi anne baba çocuğunun okuldaki gerçek başarısını biliyor, daha doğrusu ne kadar tatmin edici açıklama yapılıyor, çocuğun daha başarılı olabilmesi için yönlendiriliyor.
Çocuklar ailelerinden ne görüyorlarsa, onu öğreniyorlar, başka çevrelere girseler bile aileden aldığı alışkanlıklardan vaz geçemiyorlar. Çocuklar ailelerin yansımaları aslında, yıllarca dershanelerde yöneticilik yapmış birisi olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ailede gördüğü rolleri benimsiyor, mutlu mu, değil mi farkında bile olamıyor çoğu zaman. İnsanlar kendilerini mutlu etmek için yaşamayı unutuyorlar, hayat galesi, koşuşturma içinde kendilerine zaman bile ayıramıyorlar. Rollerimizi benimserken aslında ne istiyoruz, yaptığımız işler bize ne kadar hitap ediyor, kendimizi teşhis edebilsek, çok daha mutlu olacağımıza eminim. Özellikle de başkalarını memnun etmek için kendi hayatlarımızdan vazgeçmesek, elalem ne der diye yaşamasak, kendi isteklerimiz doğrultusunda tutunabilsek hayata. Daha az üzüleceğimizi ve üzeceğimizi düşünüyorum.
Anneler kızlarınızı yetiştirirken, sadece ev işlerini öğretmeye çalışmayın, bu hayattaki rolünün sadece hizmet etmek olduğunu zannetmesin, erkek çocuklarınızı da astığım astık kestiğim kestik büyütmeyin. Duyguları olduğunu öğretin, hayatın müşterek olduğunu öğretin, kadını da erkeği de yetiştiren anneler olduğu için çocuklarımıza küçükken verelim bazı değerleri, sonra kadına şiddete hayır diye ayaklanmayalım. Dokuz yaşındaki kız çocuğuyla evlenen yaşlı sapıklara rastlamayalım. Çocuk yaşta evlendirilen gelin ve damat haberi almayalım. Onsekiz yaşında gençler daha ne okuyacaklarını bilemiyorlar, meslek tercihi yaparken zorlanıyorlar. Evlilik sorumluluğunu nasıl alabilirler, nasıl akıl ve ruh sağlığı yerinde bireyler yetiştirmelerini bekleyebiliriz onlardan.
Kim ne derse desin, kadın evin direğidir, yetiştirdiği çocuklarla gurur duyan anneler olalım. Anneler, bu işi küçükken abartıyorlar, büyüyünce de erkek evlatlarıyla baş edemiyorlar. Dinin arkasına da saklanmasın kimse. Herkese hak ettiği yaşamı sunmaya çalışalım.
Sevgiyle kalın.
Rolünüzü gerçekten içinizden gelerek mi yapıyorsunuz, yoksa mecburiyetten mi?
Evet bugün hayattaki rollerimizden, gerçeklerden ve bunların ne kadar farkında olduğumuzdan bahsetmek istiyorum.
Anne karnında başlıyor aslında rollerimiz, daha dünyaya gelmeden, herkes bir beklenti içinde,
“Ah sağlıklı olsun da gerisi önemli değil” de dese anne ve baba ve hatta yakınlar, içten içe bir merak bir heyecan başlıyor. Kız mı , erkek mi? Kime benzeyecek, anneye mi, babaya mı? Haklı olarak canından bir parçan olacak gelecek bebeğin merak edip bekliyorsun, seninle birlikte çevrendeki herkes de bekliyor. Başladımı sana bebek rolü, hadi bu kadar beklentiye cevap ver bakalım şimdi! Tabi anne ve babanın da ilk bebekleriyse aynı telaş, onlar için de hiç yaşamadıkları ama anne babadan veya çevreden gördükleri anne baba kavramı. Bütün kitaplar okunur, hamilelik ve bebekle ilgili doğumdan önce her anne adayı kitaplarda yazılanlar gibi belli saatlerde mama verip, besleyeceğini, gazını çıkarıp, altını değiştireceğini sonra da uykusu gelince yatırıp uyutacağını, okuduğu için herşeyi bildiğini düşünür. Fakat bebek gelir, bebekle baş başa kaldığı andan itibaren hiç birşey bilmediğini anlar. Çünkü her çocuk farklı, doyması farklı, uykusu farklı, gazı farklı, huyu farklı. Anne zamanla anlamaya başlar bebeğinin dilinden ve herşey yoluna girer.
Sadece annelik değil tabiki onun rolü de, annelikle bitmiyor ki, eş rolü var, ev hanımı rolü var, çalışıyorsa, öğretmen, eczacı,güvenlik ne bileyim mesleğine göre bir sürü rolü var. Kendi anne babasına evlat, kardeşlerine abla rolü var, aynı şey erkekler içinde geçerli. Okulda öğrenci, sokakta çocuk,abi dayı, hala, amca, teyze yeğen rollerimiz var.
Çalışsanız da ev hanımı olsanız da mutfakta aşçı, evde temizlikçi, hesabınızı yaparken muhasebeci, ekonomist rollerimiz var. Bütün rollerimizi bir dayatma olmadan kendi isteğimizle yapıyorsak, ne ala. İnsan daha üretken ve başarılı oluyor, dayatma olduğu sürece kimse içinden gelerek bir şey yapmıyor çünkü.
Okula giden çocuğunuza ders çalış diye ne kadar zorlarsanız zorlayın, ders çalışmayı öğrenmemiş ve sevmemişse başarılı olmasını beklemek yanlış, ama maalesef bizim çocuklarımızın çoğu ders çalışmayı öğrenmeden sınıf geçiyorlar. Ödev yapmak, ders çalışmak daha ilk okula başladığında öğretilmesi gereken bir alışkanlık, temeli sağlam olmayan çocuklarla da lise ve üniversite hazırlık sınavlarında hem çocuklarımız hem velilerimiz perişan oluyor. Hangi anne baba çocuğunun okuldaki gerçek başarısını biliyor, daha doğrusu ne kadar tatmin edici açıklama yapılıyor, çocuğun daha başarılı olabilmesi için yönlendiriliyor.
Çocuklar ailelerinden ne görüyorlarsa, onu öğreniyorlar, başka çevrelere girseler bile aileden aldığı alışkanlıklardan vaz geçemiyorlar. Çocuklar ailelerin yansımaları aslında, yıllarca dershanelerde yöneticilik yapmış birisi olarak bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Ailede gördüğü rolleri benimsiyor, mutlu mu, değil mi farkında bile olamıyor çoğu zaman. İnsanlar kendilerini mutlu etmek için yaşamayı unutuyorlar, hayat galesi, koşuşturma içinde kendilerine zaman bile ayıramıyorlar. Rollerimizi benimserken aslında ne istiyoruz, yaptığımız işler bize ne kadar hitap ediyor, kendimizi teşhis edebilsek, çok daha mutlu olacağımıza eminim. Özellikle de başkalarını memnun etmek için kendi hayatlarımızdan vazgeçmesek, elalem ne der diye yaşamasak, kendi isteklerimiz doğrultusunda tutunabilsek hayata. Daha az üzüleceğimizi ve üzeceğimizi düşünüyorum.
Anneler kızlarınızı yetiştirirken, sadece ev işlerini öğretmeye çalışmayın, bu hayattaki rolünün sadece hizmet etmek olduğunu zannetmesin, erkek çocuklarınızı da astığım astık kestiğim kestik büyütmeyin. Duyguları olduğunu öğretin, hayatın müşterek olduğunu öğretin, kadını da erkeği de yetiştiren anneler olduğu için çocuklarımıza küçükken verelim bazı değerleri, sonra kadına şiddete hayır diye ayaklanmayalım. Dokuz yaşındaki kız çocuğuyla evlenen yaşlı sapıklara rastlamayalım. Çocuk yaşta evlendirilen gelin ve damat haberi almayalım. Onsekiz yaşında gençler daha ne okuyacaklarını bilemiyorlar, meslek tercihi yaparken zorlanıyorlar. Evlilik sorumluluğunu nasıl alabilirler, nasıl akıl ve ruh sağlığı yerinde bireyler yetiştirmelerini bekleyebiliriz onlardan.
Kim ne derse desin, kadın evin direğidir, yetiştirdiği çocuklarla gurur duyan anneler olalım. Anneler, bu işi küçükken abartıyorlar, büyüyünce de erkek evlatlarıyla baş edemiyorlar. Dinin arkasına da saklanmasın kimse. Herkese hak ettiği yaşamı sunmaya çalışalım.
Sevgiyle kalın.