İkinci Hayatım
19 Ocak 2018, Cuma 19:56 Bu sabah Bandırma’da soğuk, karanlık, yağışlı bir hava var.Hani böyle insanın yataktan çıkmak istemeyeceği, bütün gün uyuma isteği olan havalardan…
Önceden olsaydı belki bende bütün gün miskinlik edip, günümü uykuyla geçirmeye çalışır, belki yağmurdan havanın karanlığından, çamurdan şikayet ederdim.
Şimdi… Her sabah uyandığımda Rabbime şükrediyorum, nefes alabiliyorum, kalkıp dolaşabiliyorum, kendi işimi kendim yapabiliyorum ya binlerce kez şükürler olsun. O günlerden bu günlere gelebildik…
Ben sağlığının kıymetini bilmeyenlerden değilim, elimden geldiğince dikkat etmeye çalışırdım, yediğime, içtiğime, hareketli olmaya, vakit buldukça bol bol yürüyüş yapmaya. Uzun süredir devam eden kadın hastalıklarıyla ilgili bir problemim vardı. Hani öldürmeyen ama süründüren denen cinsten, küçük bir operasyonla halledilebilecek bir şeydi. Çalışıyorum, vaktim yok ,ister istemez basit de olsa etkiler diye hep ertelemiştim, ama ameliyat da kaçınılmaz. Emekli olunca peki dedim evdeyim nasıl olsa artık iyice de zorlamaya başladı. Laporoskopik, yani kapalı ameliyata karar verdik, bir üniversite hastanesinde doktorun özel hastası olarak, kontrollere gitmeye başladım. Önce başka bir tedavi denedi, cevap alamayınca ameliyat gününe doktorun müsaitliği ölçüsünde beraber karar verdik. Ameliyattan bir gün önce hastaneye yattım, ertesi gün sabah da ameliyata alındım. Gözlerimi açtığımda odamdaydım, eşim ve kızım da yanımda, biraz sonra doktor bey geldi. Başarılı bir ameliyat geçirdiğimi, herşeyin yolunda olduğunu söyledi.Ertesi gün yani cumartesi taburcu olabileceğimi söyledi. Narkozun etkisi geçmeye başladığında ben ağrıları yoğun olarak hissetmeye başladım, saatler ilerledikçe nefes almakta güçlük çekmeye başladım.Şikayetlerim devam ettiği için cumartesi taburcu etmediler, pazartesi taburcu oldum. Eve geldik ama şikayetlerim azalacağına artıyor, kan ölçümü yaptıralım diye hastaneye gittiğimizde tekrar acil ameliyata almaları gerektiğini söylediler. Neyse hastaneler başka bir hastanenin tetkik sonuçlarını kabul etmediği için herkesin değerlendirmesi farklı oldu, bu arada ben baygınlık seviyesinde yatıyorum. Nihayet aradan uzun bir süre geçtikten sonra ilk ameliyatı olduğum hastanede acil olarak ameliyata aldılar. Yoğun bakımlar, ameliyatlar… Benim baygın olarak yattığım için hatırlamakta zorlandığım, hastanede yatağa çakılı olarak geçen beş hafta. Hatırladıklarım, kızımın gözündeki ifade, anne ne olur iyileş yalvarışları, bana belli etmemeye çalışarak tabi ki. Eşim aynı şekilde . Belirsizliklerle geçen günler, haftalar. İlk ameliyattan sonra kötü olmamın sebebi, operasyon esnasında kalın bağırsağı delinmesi, bunun farkedilememesi, aslında doktorun ihtimal vermemesi. Yoğun antibiyotik tedavisiyle iyileştirmeye çalışması. Aslında kalın bağırsağın delinmesi sıkça rastlanır hale geldi, son zamanlarda operasyonlarda, medyadan ya da yakın çevremizden sıkça duyuyoruz buna benzer olayları. Ameliyat esnasında delindiği farkedildiğinde de hemen onarılıyor, hasta farkına bile varmıyor. Evet sağlam girdiğim ameliyattan, yarı ölü olarak çıktım.Şu anda geçici kolostomy hastasıyım. Belki bilenleriniz vardır, ama başıma gelene kadar ben hiç bilmiyordum inanın. Ameliyatlardaki sıkıntım sadece kolostomy takılması değil, uzun süre bağırsağın sızdırması nedeniyle bütün iç organların zarar görmesi, enfeksiyon kapması, su toplaması , o kadar iltihaplı karnın dikiş tutmaması, bu kadar kesik hasar ve ağrı acı nedeniyle vücudun morfini bile algılamaması, bir fili bile uyutabilecek, ilacın beni dipdiri tutması, yoğun bakımda uyanık yatmak bunlar o süreç için çok zor şeylerdi. Sonrasında da eve geldiğimde kızım ve anneciğim başımda epey bir süre baktılar. Kolostomy sol tarafta, sekizinci aya kadar her adım attığımda bağırsağım acıyordu, sekizinci aydan sonra rahat adım atabilmeye başladım. Sonrasında da hızla toparladım kendimi. İkinci hayatımı yaşıyorum diye düşünüyorum şimdi. Hatta bir evladım var, bu süreçte kızımın düğününü de sığdırdım. Ayrıca bir evladım daha oldu, damadım demiyorum, çünkü ben onu hastanede hasta yatağımda yatarken gördüm ilk, o günden beri benim evladım. Çeyizlerini kendi ellerimle hazırladım içime sinerek. İnsanın öncelikleri değişiyor. Aldığım her nefesin hakkını vermeye çalışıyorum şimdi, yaşadığımı doya doya hissediyorum. Artık hayatımda hiç bir şeyi ertelemiyorum, anında yaşamaya çalışıyorum. Evdeki dağınıklıklara düzensizliklere kızardım, arkanızdan ben topluyorum diye. Şimdi hoşuma gidiyor, ne mutlu bana görebiliyorum, birlikteyiz diye. Artık hayatımı kendimiz için yaşıyorum, başkaları için değil. Önceliklerimiz hep kendimizle ilgili, yaşamla ilgili, sevgiyle ilgili. Öncesinde de çok farklı olmadığını düşünüyordum ben ama inanın bunları yaşadıktan sonra çok farklı.
Artık hayatımda bazı kısıtlamalar var tabi, kendimi zorlamamam gerekiyor, çok zor ameliyatlar geçirince eski yaşam konforunuzu kaybediyorsunuz maalesef. Ama öncelikle ailem ve yakın çevrem sevgisini o kadar güzel hissettiriyor ki sağolsunlar, keyfim hep yerinde oluyor. Beni sıkan negatif insanlar olursa da hemen uzaklaşıyorum zaten, oldum olası hiç hoşlanmıyorum, etrafına sürekli sorun yaratan huzursuz insanlardan. İşte bu sabah yine gözümü açabildiğim için Rabbime şükrettim, gülümseyerek yataktan kalktım ve her anın tadını çıkarmaya çalışıyorum ve hep de çalışacağım. Hayat birşeyleri ertelemek, yanımızdakilere sevgimizi ifade etmemek, sevdiğimizi söylemeyi unutmak, küskünlükleri uzatmak için bazen çok kısa olabiliyor. Nefes aldığımıza şükredip, sağlıklı olmayı dileyip yaşamın tadını çıkarmak gerek diye düşünüyorum…
Sevgiyle kalın.
Önceden olsaydı belki bende bütün gün miskinlik edip, günümü uykuyla geçirmeye çalışır, belki yağmurdan havanın karanlığından, çamurdan şikayet ederdim.
Şimdi… Her sabah uyandığımda Rabbime şükrediyorum, nefes alabiliyorum, kalkıp dolaşabiliyorum, kendi işimi kendim yapabiliyorum ya binlerce kez şükürler olsun. O günlerden bu günlere gelebildik…
Ben sağlığının kıymetini bilmeyenlerden değilim, elimden geldiğince dikkat etmeye çalışırdım, yediğime, içtiğime, hareketli olmaya, vakit buldukça bol bol yürüyüş yapmaya. Uzun süredir devam eden kadın hastalıklarıyla ilgili bir problemim vardı. Hani öldürmeyen ama süründüren denen cinsten, küçük bir operasyonla halledilebilecek bir şeydi. Çalışıyorum, vaktim yok ,ister istemez basit de olsa etkiler diye hep ertelemiştim, ama ameliyat da kaçınılmaz. Emekli olunca peki dedim evdeyim nasıl olsa artık iyice de zorlamaya başladı. Laporoskopik, yani kapalı ameliyata karar verdik, bir üniversite hastanesinde doktorun özel hastası olarak, kontrollere gitmeye başladım. Önce başka bir tedavi denedi, cevap alamayınca ameliyat gününe doktorun müsaitliği ölçüsünde beraber karar verdik. Ameliyattan bir gün önce hastaneye yattım, ertesi gün sabah da ameliyata alındım. Gözlerimi açtığımda odamdaydım, eşim ve kızım da yanımda, biraz sonra doktor bey geldi. Başarılı bir ameliyat geçirdiğimi, herşeyin yolunda olduğunu söyledi.Ertesi gün yani cumartesi taburcu olabileceğimi söyledi. Narkozun etkisi geçmeye başladığında ben ağrıları yoğun olarak hissetmeye başladım, saatler ilerledikçe nefes almakta güçlük çekmeye başladım.Şikayetlerim devam ettiği için cumartesi taburcu etmediler, pazartesi taburcu oldum. Eve geldik ama şikayetlerim azalacağına artıyor, kan ölçümü yaptıralım diye hastaneye gittiğimizde tekrar acil ameliyata almaları gerektiğini söylediler. Neyse hastaneler başka bir hastanenin tetkik sonuçlarını kabul etmediği için herkesin değerlendirmesi farklı oldu, bu arada ben baygınlık seviyesinde yatıyorum. Nihayet aradan uzun bir süre geçtikten sonra ilk ameliyatı olduğum hastanede acil olarak ameliyata aldılar. Yoğun bakımlar, ameliyatlar… Benim baygın olarak yattığım için hatırlamakta zorlandığım, hastanede yatağa çakılı olarak geçen beş hafta. Hatırladıklarım, kızımın gözündeki ifade, anne ne olur iyileş yalvarışları, bana belli etmemeye çalışarak tabi ki. Eşim aynı şekilde . Belirsizliklerle geçen günler, haftalar. İlk ameliyattan sonra kötü olmamın sebebi, operasyon esnasında kalın bağırsağı delinmesi, bunun farkedilememesi, aslında doktorun ihtimal vermemesi. Yoğun antibiyotik tedavisiyle iyileştirmeye çalışması. Aslında kalın bağırsağın delinmesi sıkça rastlanır hale geldi, son zamanlarda operasyonlarda, medyadan ya da yakın çevremizden sıkça duyuyoruz buna benzer olayları. Ameliyat esnasında delindiği farkedildiğinde de hemen onarılıyor, hasta farkına bile varmıyor. Evet sağlam girdiğim ameliyattan, yarı ölü olarak çıktım.Şu anda geçici kolostomy hastasıyım. Belki bilenleriniz vardır, ama başıma gelene kadar ben hiç bilmiyordum inanın. Ameliyatlardaki sıkıntım sadece kolostomy takılması değil, uzun süre bağırsağın sızdırması nedeniyle bütün iç organların zarar görmesi, enfeksiyon kapması, su toplaması , o kadar iltihaplı karnın dikiş tutmaması, bu kadar kesik hasar ve ağrı acı nedeniyle vücudun morfini bile algılamaması, bir fili bile uyutabilecek, ilacın beni dipdiri tutması, yoğun bakımda uyanık yatmak bunlar o süreç için çok zor şeylerdi. Sonrasında da eve geldiğimde kızım ve anneciğim başımda epey bir süre baktılar. Kolostomy sol tarafta, sekizinci aya kadar her adım attığımda bağırsağım acıyordu, sekizinci aydan sonra rahat adım atabilmeye başladım. Sonrasında da hızla toparladım kendimi. İkinci hayatımı yaşıyorum diye düşünüyorum şimdi. Hatta bir evladım var, bu süreçte kızımın düğününü de sığdırdım. Ayrıca bir evladım daha oldu, damadım demiyorum, çünkü ben onu hastanede hasta yatağımda yatarken gördüm ilk, o günden beri benim evladım. Çeyizlerini kendi ellerimle hazırladım içime sinerek. İnsanın öncelikleri değişiyor. Aldığım her nefesin hakkını vermeye çalışıyorum şimdi, yaşadığımı doya doya hissediyorum. Artık hayatımda hiç bir şeyi ertelemiyorum, anında yaşamaya çalışıyorum. Evdeki dağınıklıklara düzensizliklere kızardım, arkanızdan ben topluyorum diye. Şimdi hoşuma gidiyor, ne mutlu bana görebiliyorum, birlikteyiz diye. Artık hayatımı kendimiz için yaşıyorum, başkaları için değil. Önceliklerimiz hep kendimizle ilgili, yaşamla ilgili, sevgiyle ilgili. Öncesinde de çok farklı olmadığını düşünüyordum ben ama inanın bunları yaşadıktan sonra çok farklı.
Artık hayatımda bazı kısıtlamalar var tabi, kendimi zorlamamam gerekiyor, çok zor ameliyatlar geçirince eski yaşam konforunuzu kaybediyorsunuz maalesef. Ama öncelikle ailem ve yakın çevrem sevgisini o kadar güzel hissettiriyor ki sağolsunlar, keyfim hep yerinde oluyor. Beni sıkan negatif insanlar olursa da hemen uzaklaşıyorum zaten, oldum olası hiç hoşlanmıyorum, etrafına sürekli sorun yaratan huzursuz insanlardan. İşte bu sabah yine gözümü açabildiğim için Rabbime şükrettim, gülümseyerek yataktan kalktım ve her anın tadını çıkarmaya çalışıyorum ve hep de çalışacağım. Hayat birşeyleri ertelemek, yanımızdakilere sevgimizi ifade etmemek, sevdiğimizi söylemeyi unutmak, küskünlükleri uzatmak için bazen çok kısa olabiliyor. Nefes aldığımıza şükredip, sağlıklı olmayı dileyip yaşamın tadını çıkarmak gerek diye düşünüyorum…
Sevgiyle kalın.