İbra Sözleşmesi ve Sözleşmenin geçerli olması için aranan koşullar
23 Eylül 2015, Çarşamba 20:32 TDK’ na göre İbra; aklama, temize çıkarma ve alacaklının alacak hakkından vazgeçmesi sonucu borçlunun borcundan kurtulması anlamında; ibraname ise aklama belgesi anlamında kullanılmaktadır. İş hukuku açısından ise ibra sözleşmesi, alacaklı konumundaki işçinin borçlu konumundaki işverene karşı sahip olduğu alacakların (kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret vb.) tamamını yahut bir kısmını ortadan kaldıran bir sözleşmedir.\r\n\r\n \r\n\r\nBorçlar hukuku açısından ise ibra, borcu sona erdiren sebeplerden biri olup, bir edimi yerine getirme yükümlülüğünü hukuken ortadan kaldıran, borçluyu borçtan kurtarıp alacaklının da alacak hakkını sona erdiren bir işlemdir.\r\n\r\nİbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, İş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.\r\n\r\n \r\n\r\n
TÜRK HUKUKUNDA İBRA SÖZLEŞMESİ
\r\n\r\n \r\n\r\n4857 sayılı İş Kanunu’nda da ibranamelere ilişkin düzenleme mevcut değildi. Ancak, hukukumuzda alacaklı ile borçlunun ibra sözleşmesi yapmak üzere anlaşmalarına engel teşkil eden bir husus yoktur Bununla beraber, ibranamenin işçinin İş Kanunu’ndan doğan alacak haklarını ortadan kaldırması ve işverenlerin iş ilişkisi kurulurken ya da devamı esnasında çeşitli baskılarla işçilerden ibraname alma yoluna gitmelerinin rastlanan bir olgu olması, ibranamelerin iş hukuku açısından özel olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir.\r\n\r\n \r\n\r\nTürk Hukukunda ibra sözleşmesi 6098 sayılı Borçlar Kanununda[1] düzenlenmiş olup, kabul edilen Yasanın 132 inci maddesi “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” hükmünü getirmiştir.\r\n\r\n \r\n\r\nİbranameyle ilgili olarak diğer önemli bir düzenleme ise aynı yasanın 420 inci maddesinde yer almıştır. Sözü edilen hükme göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.[2]\r\n\r\n \r\n\r\n6098 SAYILI BORÇLAR KANUNUNDA İBRANAME
\r\n\r\n \r\n\r\n6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi Hizmet Sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu ve ibra sözleşmesini hüküm altına almıştır.\r\n\r\n \r\n\r\nKanun maddesinde “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.\r\n\r\n \r\n\r\nİşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.\r\n\r\n \r\n\r\nHakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması zorunludur.\r\n\r\n \r\n\r\nİkinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına da uygulanır” denilmektedir.\r\n\r\n \r\n\r\nİBRANAMENİN GEÇERLİ OLMASI İÇİN ARANAN YASAL KOŞULLAR
\r\n\r\n \r\n\r\n6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer verilen düzenleme uyarınca, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin;\r\n\r\n \r\n\r\n-Yazılı olması\r\n\r\n \r\n\r\n-İbra tarihi itibariyle sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması,\r\n\r\n \r\n\r\n-İbra konusu alacağın türünün (ücret, fazla çalışma ücreti, kullanılmayan yıllık izin ücreti, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı gibi ) ve miktarının açıkça belirtilmesi,\r\n\r\n \r\n\r\n-Ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığı ile yapılması şarttır.\r\n\r\n \r\n\r\nBu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüz olup, Banka aracılığıyla ödeme ve akabinde ibra imzalanmışsa ödeme miktarı kadar kısmı makbuz sayılacak, ibraname yine geçersiz sayılacaktır.\r\n\r\n \r\n\r\nYargıtay içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkündür, İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.\r\n\r\n \r\n\r\nİbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez.\r\n\r\n \r\n\r\nİBRANAMENİN GEÇERLİLİĞİ VE BİR AYLIK SÜRE
\r\n\r\n \r\n\r\nİbra tarihi itibariyle sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması ibranamenin geçerliliği bakımından zorunludur. Sözü edilen bir aylık süre, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 19. maddesinde “İşveren fesih bildirimini yazılı olarak yapmak ve fesih sebebini açık ve kesin bir şekilde belirtmek zorundadır. \r\n\r\n \r\n\r\nHakkındaki iddialara karşı savunmasını almadan bir işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesi, o işçinin davranışı veya verimi ile ilgili nedenlerle feshedilemez”. Aynı kanunun 20 maddesi “İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir.” denilerek feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır ve bu süre içinde işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O halde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir.\r\n\r\n \r\n\r\nGeçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir.\r\n\r\n \r\n\r\nBir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur.\r\n\r\n \r\n\r\nBir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanıyla ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesihle muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti vb. gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.\r\n\r\n \r\n\r\n6098 sayılı Yasanın değinilen maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi de ödemeye dair ispat sorunlarını ortadan kaldıracaktır. Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. İşverenin cezai şart ve eğitim gideri talep ettiği yine işçinin vermiş olduğu zararın tazminine dair uygulamalarda ve hatta sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde işçinin işverene borçlu olduğu durumlarda, taraflar, herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın işçinin borçlarını ibra yoluyla sona erdirebilirler.\r\n\r\n \r\n\r\nSÖZLEŞME DEVAM EDERKEN DÜZENLENEN İBRA SÖZLEŞMELERİ
\r\n\r\n \r\n\r\nİşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal haklarıyla kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. İş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak ele alınmaktadır. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine İş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir. \r\n\r\n \r\n\r\nYüksek Mahkeme içtihatları çerçevesinde, iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmesi mümkün olup, Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulaması bu yöndedir. [3]\r\n\r\n \r\n\r\nİbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez [4]\r\n\r\n \r\n\r\nİbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanununun irade fesadını düzenleyen 23-31 inci maddeleri yönünden de değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. \r\n\r\n \r\n\r\nÖte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir.\r\n\r\n \r\n\r\nİbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir. [5] Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez.\r\n\r\n \r\n\r\nİBRANAMEDE MİKTAR İÇERMEMESİ
\r\n\r\n \r\n\r\nİbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtlarıyla çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.[6]\r\n\r\nMiktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hallerinde, Yargıtay’ ın kökleşmiş içtihatlarında ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.[7] Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.[8] \r\n\r\n \r\n\r\nMiktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.[9] Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.[10]\r\n\r\n \r\n\r\nYine, işçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.[11] \r\n\r\n \r\n\r\nİbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunmayla çelişkinin varlığı ibranameyi bütünüyle geçersiz kılmaz. Savunmayla çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir.[12] Başka bir anlatımla, bu gibi durumlarda ibranamenin bölünebilir etkisinden söz edilebilir. Bir ibraname bazı alacaklar bakımından makbuz hükmünde sayılırken, bazı işçilik hak ve alacakları bakımından ise çelişki sebebiyle geçersizlikten söz edilebilir. Aynı ibranamede çelişki bulunmayan ve miktar içermeyen kalemler bakımından ise borç ibra yoluyla sona ermiş sayılabilir.\r\n\r\n \r\n\r\n01.07.2012 TARİHİNDEN ÖNCE DÜZENLENEN İBRA SÖZLEŞMELERİ
\r\n\r\n \r\n\r\n6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden sonra düzenlenen ibra sözleşmeleri için yasal koşulların varlığı aranmalıdır. Ancak 6098 sayılı Borçlar Kanununun yürürlükte olmadığı dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, Yargıtayın konuyla ilgili ilkeleri çerçevesinde değerlendirilmelidir. İbranamenin feshi izleyen bir aylık süre içinde düzenlenmesi ve ödemelerin banka kanalıyla yapılmamış oluşu 01.07.2012 tarihinden önce düzenlenen ibra sözleşmeleri için geçerlidir.\r\n\r\n \r\n\r\nSONUÇ
\r\n\r\n \r\n\r\nİbraname, işçinin işvereni ibra etmesidir. İşçinin hizmet sözleşmesinin sona ermesinden dolayı, işverenden kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret vb. alacaklarının tamamını veya bir kısmını aldığını gösterir bir belgedir. İbra sözleşmelerinin geçerliliği, İş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiştir.\r\n\r\nİş ilişkisi devam ederken imzalanan ibra sözleşmeleri geçersizdir. İş hukukunda işçiyi koruma ilkesi gereği olarak iş akdinin devamı sırasında düzenlenen ibranamenin geçerli olmadığı kabul edilmektedir. Yüksek Mahkeme de, iş ilişkisinin devamı sırasında düzenlenen ibra sözleşmelerinin geçerli olmadığını, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona erdirilemeyeceğini, savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğunu dile getirmiştir.\r\n\r\nİbra tarihi itibariyle sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması ibranamenin geçerliliği bakımından zorunludur.\r\n\r\nİş akdi feshine itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır ve bu süre içinde işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir.\r\n\r\nMiktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur.\r\n\r\nMiktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır.\r\n\r\n \r\n\r\n \r\n\r\n[1] 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 4.2.2011 Tarih 27836 Sayılı Resmi Gazetede yayınlandı\r\n\r\n[2] Yargıtay 9.HD. Esas No: 2012/3153Karar No: 2012/4107 Karar Tarihi: 14.02.2012\r\n\r\n[3] Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.\r\n\r\n[4] Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K\r\n\r\n[5] Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K\r\n\r\n[6] Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K\r\n\r\n[7] Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.\r\n\r\n[8] Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün 2008/33748 E, 2010/20389 K.\r\n\r\n[9] Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.\r\n\r\n[10] Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K\r\n\r\n[11] Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/40032 E, 2010/31666\r\n\r\n[12] Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K\r\n