Hadi alın elinize bir kitap...
05 Mart 2018, Pazartesi 03:24 Geçen hafta yazdığım yazıyı okuduysanız, içeriğini biliyorsunuzdur. Sosyal medyada kendi sayfamda paylaştığımda, bazı arkadaşlarım sadece başlığını okuyarak içeriğini okumadan yorum yapmışlar… Tabi benim de aklıma hemen okuma alışkanlıklarımız ne durumda diye takıldı ve bu haftaki yazıma ilham konusu oldu.
Hiç istatistiklerden falan bahsetmeyeceğim, kimse onları da okumuyor zaten! Okuyanlara sözüm yok, ama kabul edelim çok az kalıyoruz okuyanlar olarak. Sadece eğitim almaktan bahsetmiyorum, bilgilenmek için okumaktan, haber almak için okumaktan, sağlığımız için okumaktan, çocuklarımızı eğitmek ve yetiştirmek için okumaktan, kendini ifade edebilmek, düzgün cümleler kurarak konuşabilmek için okumaktan, öngörü sahibi olmak için okumaktan, hayal dünyamızı geliştirebilmek, yorum yapma yeteneğimizi artırabilmek için, kısacası kendimizi geliştirebilmek, günün gerisinde kalmamak için , çocuklarımıza, ailemize, çevremize yetebilmek için okumaktan bahsediyorum.
Okumayı neden sevmiyoruz derseniz, büyüyünce iş işten geçmiş oluyor, okuma yazmayı öğrendiğinizde kazanmanız gereken bir alışkanlık bu. Tabii ilkokul öğretmeniniz de desteklerse bu alışkanlığı kazanmanız için bir sıfır galipsiniz demektir.
Okursak birilerine ve bir şeylere körü körüne inanmaktan vazgeçmiş oluruz mesela. Biz hep birilerinin söylediklerine inanıyoruz. Evimize aldığımız elektrikli araçların kullanım kılavuzunu, marketten aldığımız gıdaların içeriklerini, üretim ve son kullanma tariflerini, ilaçların yan etkilerini, broşürlerdeki açıklamaları, afişleri, ilanları… okumuyoruz. Gözümüzün önünde açıklaması yazarken orda gördüğümüz birine soruyoruz, onun söylediği yeterli geliyor bize. Tarihimizi okumuyoruz, birilerinin söylediğine inanıyoruz. Araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz. Kolayımıza geliyor. Çocuklarımızın ders kitaplarına şöyle içeriklerinde ne var diye göz gezdirsek o bile yetecek. Ne inciler oluyor bir bilseniz.
Hikaye, öykü, roman okumak ise ayrı bir güzellik, insan kendisiyle baş başa kalıyor aslında, kendisine zaman ayırabiliyor. Birazcık olsun hayat koşuşturmasında nefes almak gibi düşünüyorum ben okumayı. Okuduğunuz öykülerde kendinizden bir şeyler bulabiliyorsunuz, size çıkış yolları, yeni fikirler verebiliyor.
"Delinin birisi bir kuyuya taş atmış, kırk kişi çıkaramamış" diye bir söz vardır bilirsiniz, kulaktan dolma bilgilere rağbet edersek olacağı budur. Çocuklarımızı yetiştirirken onlara yetebilmemiz gerekiyor, çalışıyorsak yenilikleri takip edip kendimizi sürekli güncellememiz gerekiyor, eşinizle tartışırken bile kelime haznenizin geniş olması gerekiyor
Hiç istatistiklerden falan bahsetmeyeceğim, kimse onları da okumuyor zaten! Okuyanlara sözüm yok, ama kabul edelim çok az kalıyoruz okuyanlar olarak. Sadece eğitim almaktan bahsetmiyorum, bilgilenmek için okumaktan, haber almak için okumaktan, sağlığımız için okumaktan, çocuklarımızı eğitmek ve yetiştirmek için okumaktan, kendini ifade edebilmek, düzgün cümleler kurarak konuşabilmek için okumaktan, öngörü sahibi olmak için okumaktan, hayal dünyamızı geliştirebilmek, yorum yapma yeteneğimizi artırabilmek için, kısacası kendimizi geliştirebilmek, günün gerisinde kalmamak için , çocuklarımıza, ailemize, çevremize yetebilmek için okumaktan bahsediyorum.
Okumayı neden sevmiyoruz derseniz, büyüyünce iş işten geçmiş oluyor, okuma yazmayı öğrendiğinizde kazanmanız gereken bir alışkanlık bu. Tabii ilkokul öğretmeniniz de desteklerse bu alışkanlığı kazanmanız için bir sıfır galipsiniz demektir.
Okursak birilerine ve bir şeylere körü körüne inanmaktan vazgeçmiş oluruz mesela. Biz hep birilerinin söylediklerine inanıyoruz. Evimize aldığımız elektrikli araçların kullanım kılavuzunu, marketten aldığımız gıdaların içeriklerini, üretim ve son kullanma tariflerini, ilaçların yan etkilerini, broşürlerdeki açıklamaları, afişleri, ilanları… okumuyoruz. Gözümüzün önünde açıklaması yazarken orda gördüğümüz birine soruyoruz, onun söylediği yeterli geliyor bize. Tarihimizi okumuyoruz, birilerinin söylediğine inanıyoruz. Araştırmıyoruz, sorgulamıyoruz. Kolayımıza geliyor. Çocuklarımızın ders kitaplarına şöyle içeriklerinde ne var diye göz gezdirsek o bile yetecek. Ne inciler oluyor bir bilseniz.
Hikaye, öykü, roman okumak ise ayrı bir güzellik, insan kendisiyle baş başa kalıyor aslında, kendisine zaman ayırabiliyor. Birazcık olsun hayat koşuşturmasında nefes almak gibi düşünüyorum ben okumayı. Okuduğunuz öykülerde kendinizden bir şeyler bulabiliyorsunuz, size çıkış yolları, yeni fikirler verebiliyor.
"Delinin birisi bir kuyuya taş atmış, kırk kişi çıkaramamış" diye bir söz vardır bilirsiniz, kulaktan dolma bilgilere rağbet edersek olacağı budur. Çocuklarımızı yetiştirirken onlara yetebilmemiz gerekiyor, çalışıyorsak yenilikleri takip edip kendimizi sürekli güncellememiz gerekiyor, eşinizle tartışırken bile kelime haznenizin geniş olması gerekiyor