Malatya
03 Ekim, 2024, Perşembe
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

Canımızı kimlere emanet ediyoruz?

16 Nisan 2018, Pazartesi 03:16
Sağlık bence insanların dünyadaki en büyük hazineleri. Ev, araba, para, mal, mülk sağlığınız olmadığı sürece ne işe yarar ki ? Sağlığınız elvermediği sürece herşey sizin olsa ne faydası var ?

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamaları için elbette maddiyata ihtiyaçları var . Allahım insana gücü yeteceği kadar para, huyunu değiştirmeyeceği kadar mal  mülk versin diye dua ederim her zaman. Ama sağlık konusunda her zaman herkese duacıyım, Allahım kimselere dermansız dertler, şifasız hastalıklar vermesin. Günlerce yoğun bakımda kalmış birisi olarak bunu her zaman herkese canı gönülden diliyorum.

Bu güzel bahar gününde hastalık, yoğun bakım nereden aklına geldi diye düşünenleriniz olabilir. İlaç yazdırmak için bile hastaneye gitsem, o kadar kalabalığı görünce sağlıklı insan yok herhalde diye düşünmüyor değilim. Hangi birime giderseniz gidin size sıra gelmesi için dakikalarca bekliyorsunuz . Özele de gitseniz, kamuya da gitseniz durum pek farklı değil. Geçen hafta bir doktora işim düştü, görüşeceğim doktor da yoğun bakımın sorumlusuymuş. İki dakikalık bir işim var ama doktor hanım beni, kapının önüne çıkıp görüşmek yerine, içeriye aldı. Hemşire arkadaşlarıyla birlikte kahve içiyorlardı çünkü, ben derdimi anlatıp dışarıya çıkmak üzere arkamı döndüğümde yoğun bakımda tedavi gören, hatta inleyen ağır hastalarla karşılaştım. Ondan sonrasında kendimi nasıl dışarıya attım, eve nasıl gittim, hatırlamıyorum.

Yoğun bakımda günlerce kaldığım için ben de derin izler bıraktı, yaşadığım travmaları yaklaşık iki yıl gibi bir süre geçmesine rağmen atlatamıyorum, kaldığım süredeki duyguları ve acıları aynen yaşıyorum.

Elinizi kıpırdatamıyorsunuz, bakıma muhtaçsınız, makinelere bağlısınız. İki ihtimal var, ya hayata tutunacaksınız, ya da kayıp gideceksiniz. Ben ilkini seçtim, onca kesiğe, acıya, enfeksiyona, ağrılarımı dindirmek için verilen morfinlere inat, uyumadan, her dakikanın bir an önce geçip iyileşip, ayağa kalkabilmenin çarelerini aradım.

Yoğun bakımlarda yatan hastalar genelde baygın olduğu için, sağlık çalışanları hareketlerini hiç kısıtlamıyorlar. Siz orada hasta olarak yatan bir insan değil, tedavi edilmesi gereken bir objesiniz. Duygularınız yok, tüm gürültülere, size atılan fırçalara katlanmak zorundasınız. Bilinçsiz olduğunuz için canınızın  acıyacağı düşünülmüyor. Damarlarım zor bulunduğu için, tahlil için kan alınması  işkence  haline gelmişti, bileğimde bir damar defada damara girilmesi için dokuz iğne deliği açılmışlığı var. Sonuç yine bulamadılar, kasıktan alındı.

Kazara insaflı biri yanınıza gelip, sizinle ilgilenir de lehinize bir şey söylerse, diğer çalışanlar, hasta yakını tribi yapma diye eleştiriyorlar. Hasta olursanız şayet duygularınızı dondurup tedaviye gitmeniz gerekiyor ! Bu bekleniyor çünkü sizden. Bunun adı da profesyonellik.

Peki sağlık çalışanları hasta psikolojisi eğitimi almıyorlar mı ?

Meslek olarak bunu seçtiklerine göre işlerini yapabilecekleri en iyi standartda yapmaları gerekmiyor mu?

Maaşlarını bu işi yaptıkları için almıyorlar mı ?

Ailelerini bununla geçindirmiyorlar mı ?

Kendileri veya yakınları tedavi sürecindeyken en iyisi neden isteniyor, tanıdıklar devreye sokuluyor ? Onların ki can bizim ki patlıcan mı ?

Hatta baygın yattığınız yoğun bakımda bilinciniz yerinde değilken söylediğiniz çok gürültü var gibi sözleri niye ettiniz diye gelip size hesap bile sorabiliyorlar.

Siz siz olun, hastaneye gidecekseniz, tedavi olacaksanız, hele bir de yoğun bakımda yatacaksanız öfke kontrolü eğitimi alın, sakin kalmaya çalışın, hastaneye gitmeden önce papatya çayı falan için, kazara öfkelenir, bağırısınız falan sağlık çalışanına şiddetten direk polis çağırılır aklınızda olsun.

Hiç bir doktor hastasına kasıtlı isteyerek bir şey yapmaz, her tedavinin komplikasyon riski vardır unutmayın. Hata olursa da suç  sizindir, muhatap bulamazsınız.

Hiç bir şeyim olmadığı halde muayene edip, tecrübelerime dayanarak, kesin kansersiniz diyen doktor biliyorum ben. Bütün tahlilleri yaptırdım bir şeyim yok benim dediğimde ben size kansersiniz demedim, olabilirsiniz dedim diye cevap aldım. Hani özrü kabahatinen büyü denir ya…

İki sen önce ağabeyimi kanserden kaybettik , çok  ilerlemişken teşhis edildi, kurtulamadı garibim. Nurlar içinde yatsın. Son zamanlarında doktora götürdüğümüzde niye getiriyorsunuz, yapılacak bir şey kalmadı tavırlarında, sorularımıza zor cevap alıyoruz, üç beş gün ömür biçiyor, götürün evinde yatsın diyor. Elimiz kolumuz bağlı, çocukları çırpınıyor, ama maalesef.

Bütün yaşadıklarımızı düşünüyorum, empati yapmaya çalışıyorum, duygusal olsalar, bu kadar başarılı olamazlar diyorum . Bu da onları profesyonelliği diyorum, yani anlayacağınız kendimi ikna etmeye çalışıyorum , ama çok zor . Ameliyatlarda selfi çekip, sosyal medya hesabına paylaşan doktorları, hemşireleri görünce bütün  ikna çabalarım yerini kızgınlığa bırakıyor.

Her zaman inandığım bir şey var. Kime ne yaşatırsanız, yaşamadan ölmüyorsunuz, sizin de başınıza geliyor.

Herşeyden önce hastası gelen doktorlarımızda var, günlerce uykusuz, saatlerce ameliyathanelerde hastaları hayata döndüren doktorlarımız da var. Beni hayata döndüren doktoruma ömrümün sonuna kadar minnettar olacağım, dualarımda hep ona da yer veriyorum.

Elbette son derece başarılı, iletişim duayeni, hasta psikolojisini çok iyi  anlayan, iki kelime ettiğinde  en iyi ilaçlardan bile daha etkili, iki kelamı terapi gibi gelen doktorlarımız da var,  hemşirelerimiz de var, sözüm onlara değil, onların işi gücü rast gelsin, ama Rabbim diğerlerine vicdan  versin inşallah. Allah muhtaç etmesin, ama eksikliklerini de göstermesin. Bu yazdıklarım yaşadıklarımın ve hissettiklerimin  küçücük bir kısmı, her zaman, doktora her gidişimde  hep saygıyla yaklaşmışımdır, çok saygı duyduğum bir meslek çünkü, bazı mesleklede sadece eğitim almak yetmiyor bence, mesleğe uygunlukları, yetenekleri de incelenmeli bence. Doktorluk gibi, öğretmenlik gibi… Güzel sanatlara bile özel yetenek sınavlarıyla öğrenci alan bir ülkede, geleceği etkileyen eğitim ve sağlık konularında sadece bilgiye dayalı eğitimler yetiyor mu, bence düşünülmesi gerekiyor.

İşte bunun için her şeyin başı sağlık diyorum, dünyanın  en büyük servetinden daha değerli benim için.

Tüm sevdiklerimin ve sevdiklerinizin sağlıkla kalması dileklerimle.