Malatya
31 Mayıs, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    39.24
  • EURO
    44.60
  • ALTIN
    4142.7
  • BIST
    9.014
  • BTC
    105389.44$

MASTÖB, İsmet İnönü'yü anma paneli düzenledi


MASTÖB, İsmet İnönü'yü anma paneli düzenledi
İsmet İnönü’yü Anma ve Anlama konulu panel düzenledi Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği (MASTÖB) ’nin kültürel etkinlerinin 2013 yılındaki ilk konusu olan İsmet İnönü’yü Anma ve Anlama Paneli Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırma Merkezi Başkanı Zeynep Banu Dalaman’ın yaptığı panele konuşmacı olarak, İsmet İnönü Ailesini temsilen CHP Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan, Tarihçi Yazar Sinan Meydan ve İstanbul Aydın Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. M. Hakan Özçelik katıldı. Panelin açış konuşmasını yapan MASTÖB Genel Başkanı Bekir Alyüz, “Öncelikle katılımcılara teşekkür etmek istiyorum. Panelimize konuşmacı olarak katılan hocalarımıza hoş geldiniz diyorum. 216 tane sivil toplum örgütünü bir araya getiren Malatyamızın çatı kuruluşu MASTÖB’ün böyle bir organizasyonu düzenlemesinden dolayı gurur duyuyorum. Bu organizasyonun düzenlenmesinde bana yardımcı olan arkadaşlarıma da teşekkür etmek istiyorum. Burada konuşacağımız kişi, Türkiye’nin ikinci adamı, cumhurbaşkanı, hariciyecisi ve Türkiye’nin her şeyi olan İsmet İnönü’dür. Malatya milletvekili olması ise bizim büyük bir gurur ve şeref kaynağıdır. O’nu anlatmak dakikalara saatlere sığacak bir şey değil. Günleri ayları hatta yılları alır. Bugün burada hocalarımızın, araştırmacılarımızın ve torununun anlatacaklarının yanı sıra ben de acizane birkaç kelam etmek istiyorum. Paşa, Kütahya-Afyon civarındadır. İnönü Savaşları henüz başlamamış ancak hazırlıklar devam etmektedir. Ailesi ise İstanbul’da Süleymaniye’dedir. Ailesine haber göndererek “Bir an önce Malatya’ya geçin” der. Babası Hacı Reşit Bey aileyi toplar ve Samsun’a hareket etmek ister. Samsun’a gidecek gemiye geldiklerinde gemide olağanüstü bir hareketlilik görür.  Hacı Reşit Bey araştırır ve öğrenir ki asi bir Osmanlı askerinin ailesi bu gemiyle Samsun üzerinden Malatya’ya geçecektir. Hacı Reşit Bey kimseye belli etmeden aileyi toplar ve Süleymaniye’ye geri götürür. Birkaç gün sonra Samsun’a hareket eden gemiye binerler. Samsun’a günler sonra varırlar. Asıl sorun Samsun’dan Malatya’ya nasıl varılacağıdır. Bir de İsmet Paşa’nın yeni doğan evladı vardır. Hasta ve zayıf düşmüştür. Samsun’dan kağnılarla başka araçlarla Malatya’ya ulaşmaya çalışırlar.Yaklaşık 2-3 ay sonra Malatya’ya varırlar. Yama dağları’nın eteklerinde bir grup bu aileyi beklemektedir. Günlerdir burada bekleyen grubun lideri gelip Hacı Reşit Bey’in yanına elini öper. Nerede kaldıklarını günlerce burada beklediklerini söyler ve cevabını öğrenir. İşte o grubun lideri olan genç, yıllar sonra Malatya’da Belediye Başkanlığı yapan Turgut Temelli’dir. İnşallah başka zaman da Turgut Temelli ile ilgili de konuşuruz. Malatya’nın fersah fersah ileri olduğu dönemdir O’nun dönemi. Neyse tekrar konumuza dönelim. İnönü’nün ailesi getirilip konağa yerleştirilir. Mevhibe Hanım ise İstanbullu olması sebebiyle biraz çekingendir. Ancak oradaki sıcaklığı görünce “İyi ki gelmişiz” der. İsmet Paşa’nın hasta olan çocuğu 2-3 ay sonra vefat eder. Ancak evladının öldüğü İsmet Paşa’ya bildirilmez. İsmet Paşa daha sonra bir vesile ile ailesini yanına aldırır ve acı gerçeği öğrenir. Evladının öldüğünü öğrenince, “Keşke bana söyleseydiniz. Ben rüyamda görmüştüm zaten” der. İsmet Paşamızı metanetini burada görüyoruz. Benim de İsmet Paşa’yla ilgili anılarım var. Malatya’ya gelişlerini hatırlarım. O zamanlar ben daha çocuktuk. Giderdik Hükümet Meydanı’nda onu bekler ve görürdük. Az konuşurdu ama öz konuşurdu. Çocuk aklımızla onun konuşmasını anlar ve istişare ederdik aramızda. Böylesine büyük bir şahsiyeti Anma ve Anlama isimli bu panelimizde bilmediğimiz başka yönleri de konuşulacaktır. Konuşmacılarımıza söz verirken tekrar bütün katılımcılarımıza hoş geldiniz diyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.” ifadelerini kullandı. İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırma Merkezi Başkanı Zeynep Banu Dalaman, İsmet İnönü hakkında düzenlenen bu organizasyon için MASTÖB Genel Başkanı Bekir Alyüz ve emeği geçenlere teşekkür ederek yaptığı konuşmasında, “Türkiye’de tarihe mal olmuş kişiler üzerinden yapılan tartışmaların yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu konuda siyasi partilerin yanı sıra sivil toplum örgütlerine de büyük işler düşüyor. Başta MASTÖB olmak üzere buna emeği geçen herkesi kutluyorum. İsmet İnönü’yü anlamanın Türkiye Cumhuriyeti’ni anlamak kadar önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca ecdadımız Osmanlı İmparatorluğunu da anlamak olarak düşünüyorum. Çünkü İsmet İnönü Osmanlı İmparatorluğu’nda bir albaydı. Devlet adamlığını Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken de sürdürdü. Bizlere örnek olacak bir insandı.” Şeklinde konuştu. Daha sonra söz alan İstanbul Aydın Üniversitesi Atatürk İlke ve İnkılap Tarihi Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. M. Hakan Özçelik, “Eski bir asker ve bir Malatyalı olarak İsmet Paşamla ilgili bir konuşma yapma teklifi alınca büyük bir heyecan yaşadım.” diyerek konuşmasına başladı. Özçelik konuşmasının devamında, “Milli mücadele denilince hepimizin aklına gelen bir isimdir İsmet İnönü. İyi bir asker, iyi bir devlet adamı, iyi bir aile babasıdır. Çalışkan, mütevazi, disiplinli, sabırlı, hesaplı, inatçı ve aynı zamanda bir halk adamıdır. Benim inancıma göre insanlar bu dünyaya bir görev için gelir. Kimisi iyilikler yapar, kimisi bir buluş yapar kimisi de kötülükler yapar. Her biri de iyi veya kötü anılır, yollarında izlerinde gidenler bulunur. İsmet İnönü’nün görevi de bir insan nasıl çalışkan oluru göstermekti bence. İsmet İnönü bir askerdir. Henüz 6 yaşında bir asker olacağını söylemiş ve sonunda da bu hayalini gerçekleştirmiştir. O, bir subay olarak, Yemen’de, Balkan Harbi ve Birinci Dünya Savaşı’nda birçok başarılara imza atmış, ardından 2. Ordu’da Mustafa Kemal Paşa ile birlikte mesai arkadaşlığı yapmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın kolordu komutanlığına verdiği sicilde, “Ciddi, faal, düşüncesi açık ve yüksek fikirli, askerle ilgili düşünceleri kapsamlı, doğru kararlar verebilen, sıhhatli kararlar verebilen, cesur ve pek mükemmel bir ahlaka sahip, üstünün ve astının emniyet ve güveni kazanmış bir kişiliktir” demiştir. Meclis açıldığında ilk kurulan hükümette Erkan-ı Harbi Umum Vekilliği görevini yapmıştır. Daha 36 yaşında askerliğin zirvesine ulaşmış bir kişidir. Kabineye dahil Genel Kurmay Başkanı oluyor. Yani Meclis adına başkomutan oluyor. Yaklaşık 2 ay sonra İstanbul hükümeti tarafından yayınlanan bir genelgeyle asi ilan ediliyor. Mustafa Kemal Paşa Meclis’te, İsmet Paşa ise muharebe meydanlarında mücadele ediyor. Milli Mücadele kazanıldıktan sonra Mudanya ve Lozan’a sıra geliyor. Mustafa Kemal Paşa, Mudanya’ya İsmet Paşa’yı gönderiyor. İsmet Paşa başlarda gitmek istemiyor. Artık komutan bir diplomat oluyor. İçinde barındırdığı vatan ve millet aşkıyla Mudanya’da büyük devletlere demir yumruğunu gösteriyor. Daha toplantı başlar başlamaz yönetimi eline alıyor. Gelen generallerden İngiliz’i sağına, Fransız’ı karşısına ve İtalyan’ı da soluna oturtuyor. Kontrolün kendisinde olduğunu böylece gösteriyor. Mudanya’yı istediği şekilde sonuçlandırıyor. Fransız generale daha sonra “İsmet Paşa bize mağlup generaller muamelesi yaptı” diyor. Sonradan çok iyi bir diplomat olan İsmet Paşa, daha sonra Lozan’da kendini gösteriyor. Lozan Konferansı yapılırken, konulan uzun bir masada İtilaf Devletleri ve karşısında tek masa olarak Türk delegesinin oturtulacağı masa bulunuyor. İsmet Paşa salona gelince oturulacak yerlere bakıyor ve dönüp çıkıyor. Daha sonra toplantıyı düzenleyenler eşit muamele yapılacağını anlıyor ve düzeltiyorlar. Görüşmeler bu şekilde başlıyor. Devletin ağırlığı ve gücü bu şekilde gösterilir. İsmet İnönü’nün devlet adamlığı en büyük hasletlerinden biridir. Bunu yaparken içinde, kin yok, düşmanlık yok, kavga yok, üstünlük yok, gerçek bir devlet adamı. Bu duruşu en iyi gösterecek olay ise gazeteci Ali Kemal’e karşı tutum ve davranışıdır. Milli mücadele hakkında her türlü kötülüğü yapmış, Mustafa Kemal’le ilgili her türlü kötü sözü söylemiş Ali Kemal, “Ey Müslüman kardeşlerimiz Teşkilatı Milliye’ye aldanmayınız. Bolşevik kafası taşıyan serserilerdir bunlar.” Demiştir. Kendisi cezasını bulmuş eşi ve ailesi İsviçre’ye gitmiştir. Çocuklarından Zeki Kunuralp eğitimini alıyor ve Türkiye’ye dönüyor. Dışişleri Bakanlığı’na müracaat ediyor. Sınava katılıyor ve kazanıyor. İsmet Paşamız da o sırada Cumhurbaşkanı. Zeki Kunuralp’le ilgili dosya önüne geliyor. Üzeri çizilmiş bir dosya bu. Üzerinde de Ali Kemal’in oğlu olduğunu belirtir bir not var. İsmet Paşa bu dosyanın üzerindeki menfi notu silerek, “Devlete kin yakışmaz.” diyor ve izni veriyor. İşte devlet adamlığı böyle bir şeydir. Son zamanlarda böyle örnekleri görmek zordur. Genel kültürünün geliştirmek için elinden her şeyi yapıyor. 54 yaşında iken İngilizce dersi ve viyolonsel çalmak için ders alıyor. “Yeter oğlum bu yaştan sonra ne yapacaksın bunları” diyen annesine verdiği cevapta ise “Anne ne yaşı, benim istikbalim var” diyor. Nitekim bir sene sonra Cumhurbaşkanı oluyor. İsmet İnönü çok iyi bir ikinci adamdır. “Birinci adam güneşi, ikinci adamlar ise gölgeyi sever” denir. Mustafa Kemal Paşa ile İsmet Paşa arasındaki güveni şöyle de anlatabiliriz. Mustafa Kemal Paşa, sabaha karşı yatarken, “Ben artık yatayım. İsmet kalkmıştır. Ankara O’na emanetken ben rahat uyurum.” Demiştir. Sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum: Türkiye Cumhuriyeti’nin kahramanlarından biri de İsmet İnönü’dür. İsmet İnönü’nün hayatını çıkarırsanız Türkiye Cumhuriyeti devleti kalmaz. İnönü’yü kötülerseniz Türkiye Cumhuriyeti’ni kötülersiniz. İnönü’ye saldırırsanız, Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırırsınız. Bu duygu ve düşünce ile bize bu demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinde yaşamamızdaki katkılarından dolayı İsmet İnönü’yü saygıyla selamlıyorum. Ruhu şad olsun.” dedi. Tarihçi Yazar Sinan Meydan ise, “Bir Artvinli olarak içinizde bulunmaktan büyük gurur duyuyorum. Böyle bir etkinlik düzenlediğiniz için sizleri kutluyorum. Çünkü ülkemiz şekillendirilmeye çalışılıyor.” Diyerek başladığı konuşmasında, “Özellikle biz Cumhuriyetçilerin, Atatürkçülerin ve Vatanseverlerin açık ve net konuşmaları gerekiyor. Biraz önce konuşan sevgili hocamın “İsmet Paşa’ya saldırmak, hakaret etmek, tarihini değerine saldırmak Türkiye’ye saldırmaktır.” Sözüne katılıyorum.  Ulus devleti yıkmak isteyenler Atatürk’e saldıramadıkları için İsmet İnönü’ye saldırıyorlar. Bu saldırılar sistemlidir. Bu tarihle yüzleşmek değil, tarihi kullanarak Türkiye’yi şekillendirme amacı taşıdığını ve bir planın parçası olduğunu söylüyorum. İsmet İnönü ile ilgili Cumhuriyet Tarihi Yalanlarının yalancılarına kitaplarımızda cevap verdik. Burada birkaç tanesine yeniden cevap vereceğim. İsmet Paşayı kitaplarımda eleştirdiğimi de görürsünüz. Eleştirmek başka bir şeydir linç etmek başka şeydir. İsmet İnönü üzerinden Atatürk’e dolayısıyla Cumhuriyete saldırıyorlar. Ağzından demokrasi sözünü düşürmeyenlerin İnönü söz konusu olunca İnönü düşmanı kesildiklerini görürsünüz. Şimdi gençler televizyon ekranlarında İnönü’ye saldırıyorlar. Çünkü onların görevi önce İnönü’ye saldırmak, sonra Atatürk’e saldırmak daha sonra da Cumhuriyetin kuruluş felsefesine saldırıyorlar. İsmet İnönü ile ilgili 3 tane büyük yalana cevap vereceğim. İstanbul’dan Anadolu’ya geçişi konusundaki yalana cevap vereceğim. İsmet Paşa’nın aslında mandacı olduğunu, Anadolu’ya geçmek istemediği, kurtuluş savaşına katkısı olmadığını söylüyorlar. Birinci İnönü Savaşı olmadığını söyleyenlere orada şehit olmuş kadınları ve milletvekilleri olduğunu söylemek isterim. Bir de size bir belge göstermek istiyorum. Dönemin Vakit Gazetesi’nin 5 Ocak 1921 tarihli nüshasında İnönü Zaferi’nin kazanıldığını manşetinden verilmiş. Olmadığı söylenen İnönü Savaşı’nın haberi o dönemin gazetesinde manşetten veriliyor. Ayrıca İnönü ile ilgili bir başka yalan da İnönü’nün Cami düşmanı olduğudur. Camileri ahır yaptığı söyleniyor. Elimdeki Cumhuriyet arşivlerinde 100’e yakın camiyi onarttığını görüyoruz. Dönemin CHP hükümetinin bu yönde aldığı kararları görüyorsunuz. Erzurum’dan Niğde’ye kadar, İzmir’den başka yerlere kadar birçok cami onarılmıştır. Özellikle Batı Anadolu’da Yunanlıların giderken yaktıkları camileri yaptırmıştır. Bazı münferit olayların resim ve belgeleriyle İsmet Paşa’ya saldırıyorlar. Bu münferit olaylara İsmet Paşa’nın yazdığı yazılar var. Camilerin amaçlarının dışında kullanılmasını istemediğini söylemiştir. Yerel yöneticilerle yaptığı yazışmaların belgeleri var elimizde. Ayrıca CHP’nin yaptırdığı camiler mecliste gündeme gelmiş. Bunların da belgeleri var. Bu onarımların bazılarının yanlış yapıldığı düzeltilmesi gerektiği söylenmiştir. Dönemin belgelerine bakıldığı zaman İsmet İnönü’ye büyük haksızlıklar yapıldığını görebilirsiniz” ifadelerini kullandı. İsmet İnönü ailesini temsilen bulunan torunu ve aynı zamanda CHP Ankara Milletvekili olan Gülsün Bilgehan panelin son konuşmacısı olarak söz aldı. “Aslında bana söylenecek söz kalmadı desem yeridir.” Sözleriyle konuşmasına başlayan Gülsün Bilgehan, “Benim milletvekili olarak görevim yurt dışında oluyor. Kendi vatanında kendi ülkesinde İnönü bu kadar insafsızca saldırılara maruz kalırken yurt dışında büyük bir saygı ile anılıyor. Sizi temin ederim, Fransa, Fas ve Atina’da büyük bir saygıyla anıldığını gördüm. İnönü vefatından çok kısa bir dönem önce Atina’ya bir yolculuk yapıyor. Son dış seyahati Faransa ve dönüşünde Atina’ya oluyor. O sırada katarakt ameliyatı oluyor. O dönemde Fransa’da gitti. Aslında beni görmeye gelmişti. Ben dedemin 5 torunundan biriyim. 3. torunuyum. Malatya’nın girişinde kahramanlarının heykelleri vardır. Malatya 2 tane cumhurbaşkanı çıkarmıştır. Biri İnönü diğeri de Turgut Özal’dır. Ancak İsmet İnönü’ye haksızlık yapılmaktadır. Dün Konya’daydım. Orada bu konuda geçmiş. Doğruların ortaya çıkması çok önemlidir. Biz de bunların ortaya çıkması için Meclis’te mücadele ediyoruz. Tepkilerimizi her zaman duyurmak mümkün olmuyor. Geçen günlerde Başbakan bir açıklama yaptı. Açıklamasında İnönü hükümetinin 1944 yılında döneminde Namaz ve mevlit kitaplarını yasaklandığını söylüyordu. Ben evinde mevlit okutularak büyüyen bir insandım. Ben anneannemin inancını, siyaset malzeme yapılmasını istemediğim için açıklama yapmak istemiyorum. Ben bunları Mevhibe kitabında anlatmıştım. O kitabın yeniden yayınlanacağına inanıyorum. O kitapta bu yasakların olmadığını görüyorum. Çünkü evinde Mevhibe İnönü vardır. Bu bakanlar kurulu kararını araştırdım ancak bulamadım. Buna çok üzüldüğüm için araştırdım. Yasaklatılan kitapları götürüp eskiden diyanet işleri başkanlığı yapmış birine gösterdim. Onun verdiği bilgi ise çok ilginç. “O kitaplar bugün de yayınlanmış olsa yasaklanırdı” dedi. Çünkü Müslümanlığa yakışmayacak ifadeler içeren kitaplarmış bunlar. Bizim bildiğimiz Müslümanlığa yakışmayacak şeylerin İnönü tarafından yasaklanmış olması normal değil mi? İsmet İnönü’ye böyle bir açıdan vurmak Müslümanlığa yakışır mı? Buna bir kez daha inandım. Konuştuğumuz İnönü benim için Dede Paşaydı. Benden önce anlatan değerli hocalarımız tam onun istediği gibi anlattılar kendisini. Böyle bir toplantıyı düzenleyen başta MASTÖB Genel Başkanı Bekir Alyüz’e ve kadir bilen Malatyalılara teşekkür ediyorum. 1920’li yılların İngiliz Başbakan Lloyd Jorc’un “Yüz yıllar nadiren dahi yetiştirir. Şu şanssızlığımıza bakın ki bu yüzyılda o büyük dahiyi Türkler yetiştirdi” sözü kimin için söylemiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ümüz için söylemiştir. 1906 ila 1998 yılları arasında yaşamış ünlü bir matematikçi olan Andrei Wayy’in şöyle bir kuralı vardır. “Birinci sınıf insanlar birinci sınıf insanları yanlarına alırlar. İkinci sınıf insanlar ise üçüncü sınıf insanları yanlarına alırlar” Bence bu deyiş Atatürk-İnönü ilişkisini en iyi şekilde anlatmaktadır. Biraz önce hem belgeseli hem de sunumu izledik. Ayrıca Bekir bey çok güzel anlattı. Anne annemin Malatya’ya gidişini anlatmıştı. Ben ufak bir düzeltme yapmak istiyorum. Kaybettikleri çocukları o sırada ilk ve tek çocukları olan İzzet’tir. Daha sonra dayılarım ve annem doğuyor. Yine Malatya’da Hacı Reşit beyi de kaybediyorlar. Benim için Malatya’nın önemi büyüktür. Çünkü ailemizin emanetleri oradaki kabirleridir. Her Malatya’ya gidişimde onları ziyaret ederim. Ben Pembe Köşk’te kayısı ve kayısı pestili ile büyüdüm. İsmet Paşa Malatyalı olmaktan daima övünmüştür. Malatya’nın milletvekilliğini yapmıştır. 1928’de elektrik santralini kurmuş, 1931’de demiryolunu Malatya’ya getirmiştir. Ayrıca kendisi “Ben Malatya’ya en iyi öğretmenleri gönderdim.” derdi. 1920’li yıllarda Trahom hastalığı sebebiyle Malatya körler memleketi olarak anılmıştır. Bunun için de İnönü Trahom hastalığı ile ilgili hastane kurdurmuştur. Şu anda gerçekten zor dönemler geçiriyoruz. Burada konuşan arkadaşlarımız atılan iftiralara en güzel cevapları veriyorlar. Malatya’da İnönü ismini taşıyan yerlerin isimlerinin değiştirileceğinin duyumunu aldım. Hatta Tevfik Temelli Caddesi’nin de isminin değiştirileceğini öğrendim. Bu gerçekten de kabul edilebilecek bir durum değil.” ifadelerini kullandı. Malatya Time

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!