Malatya'yı Okuyorum 2. Hafta değerlendirmesi

Malatya'yı Okuyorum köşemizin 2'inci haftasında yine dolu dolu bir gündem'in yorumunu yapmaya çalıştık. İşte keyifle okuyacağınız gündem'den derlenen gelişmeler.
BİLİM YUVASIYDI TARTIŞMALARIN MEKANI OLDU Bilim alanında rekabet etmesi gereken insanların makam ve mevki kaygılarıyla hareket ediyor olmaları asla kabul edilemez. Malatya İnönü Üniversitesi’ndeki rektörlük seçimi öncesi ve sonrasındaki gelişmelere bakınca maalesef bilimden ziyade iç çekişmeleri konuşmak zorunda kalıyoruz. Türkiye’nin büyük emeklerle yetiştirdiği beyinlerin eften püften sebeplerle sıkıştırılması ve üretemez hale getirilmesi gibi bir olayı yaşıyoruz. Bilim adamını belirli sınırlar, belirli kalıplar içine sıkıştırmaya çalışırsanız, ondan hiçbir verim elde edemezsiniz. Mesai saatleriyle veya ekonomik yetkisizliklerle sınırlandırırsanız, ya o insanı kurumunuzdan uzaklaştırırsınız ya da gençlere aktarması gereken bilgileri aktaramaz hale getirirsiniz. Son dönemdeki istifalar ve yapılan açıklamalar yanısıra Prof. Dr. Süleyman Çaylı’ya yapılan baskının belgeleri bizi bu yönde düşünmeye sevk ediyor. Demokrasinin gereği olarak yapılan bir seçimin ardından bu tür uygulamaların olması, bilim yuvasının ismini lekelemekten öteye gitmiyor. (Malatya Time)
HANİ BİRLİK BERABERLİK VE BAŞARI ORTAMI TAHSİL EDİLECEKTİ? İnönü Üniversitesi'nde cadı kazanları kaynamaya devam ediyor. Yaşanan tüm gelişmeleri VAHŞİ BİR AMELİYAT olarak nitelendiriyoruz. Her bilim alanında uzman değerli Prof. Doktorları seçim rakibi olarak veya destek verdi-vermedi gibi hesaplaşmalara alet ederek. Görevlerine son verilmesi yahut istifaya mecbur bırakılmasını demokrasi anlayışına sığdıramıyoruz. Sayın Rektör Cemil Çelik'in ne yapmaya çalıştığını aklımız almıyor. Fakat deyim yerindeyse bindiği dalı kesiyor. Gerek İnönü Üniversitesi, gerek Turgut Özal Tıp Fakültesi başarısızlığa mahkum ediliyor. İlerleyen süreçte bu başarısızlıkları tek tek yazmaya devam edeceğiz. Gönül ister bu kısır çekişmelerin yaşanmaması fakat maalesef herşey insanların gönlünce gelişmiyor. Sayın Cemil Çelik'in şahsı ile bir problemimizin olmadığını tekrar belirtir, Malatya'nın başarısı ve kalkınması için doğru ve yanlışları kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Bu arada bir takım kötü kokular geliyor burnumuza. Bizzat görevli ve çalışanların ihbarları gelmeye devam ediyor. İlerleyen günlerde bu sorunlarıda kamuoyu ile paylaşacağız. (Malatyadan.com)
KÜRECİK’TEN SONRA SIRADA PATRIOTLAR VAR Ülkemizin başındaki belalara yeni bir tane daha eklendi. Afganistan ve Irak’taki savaşlardan sonra ortaya çıkan Suriye iç savaşı, ülkemizi etkilemeye başlamıştı. Dünyanın jandarmalığını elinden bırakmayan ABD, Irak’tan çıkmayı başarırken, Afganistan’dan bir türlü kurtulamıyor. Böyle bir şeyden kurtulamayan ABD, dolayısıyla Suriye’de maşa kullanmak zorunda kalıyor. İşte bu noktada Türkiye’yi stratejik ortak! olarak Suriye’ye gönderme planları yapıyor. Ülkemizin topraklarına düşen top mermileri sonrası kamuoyunu etkilemeyi başaran ABD (İsrail) yandaşları, bu gizli emellere ulaşmak için her türlü argümanı kullanıyor. Türkiye’nin talebi sonucu NATO’nun Patriot füze rampaları da Türkiye’ye getirilimek üzere. Patriotların kurulmak istendiği illerden biri de Malatya olarak seçildi. Daha once Kürecik’e kurulan füze sistemiyle Türkiye’nin bir numaralı gündemi olan Malatya, yine askeri bir operasyonun merkezinde kaldı. Sorunlu olduğumuz komşu ülkelere karşı savunma sistemlerini kurmaya çalıştıkları Malatya, hedef tahtasına oturtuluyor. Hedef olmayı geçin de bu sistemlerin kurulmasıyla ekolojik dengenin de bozulacağını belirten bazı uzmanlar var. Bir GSM baz istasyonu için ortalığı ayağa kaldıran insanların füzelerle donatılmaya çalışılan Malatya için neden ses çıkarmadıklarına anlam veremiyoruz. (Malatya Time)
KÜRECİK, KÜRECİK OLALI BÖYLE ZULÜM GÖRMEDİ Önce NATO Füze kalkanı'nın konuçlandırıldığı yer olarak Türkiye hatta Dünya gündemine oturan Kürecik kasabası nelerin döndüğüne henüz bir anlam verememişken birde Patriot füzelerin kurulması ile tam bir savaş üssü haline geldi. Peki ama neden Kürecik? ve neden Malatya? kimsenin bu soruyu sorduğuda yok, araştırdığıda. Hükümet ne isterse o oluyor maalesef. Sık sık CHP' lilerin miting ve gösterisine ev sahipliği eden bu günahsız kasabamız sıcak günler yaşamaya devam ediyor. Özellikle Suriye'de karışıklığın ardından gündeme gelen bu radar sistemi için hiç bir tehlikenin olmadığını sadece güvenlik amaçlı olduğunu sık sık demeçlerde duyduk. Fakat kimse kimin için kurulduğunu bilmiyor. Sadece varsayımlarla hareket ediliyor. Tıpkı MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun açıklamasındaki asıl hedef benzetmesi gibi. Halaçoğlu bu sistemin aslında İran ve Rusya için kurulduğunu iddia ediyor. Bilindiği üzere İsrail ve Suriye için kurulduğunu geçmiş dönemlerde yeterince duymuştuk. Geçtiğimiz günlerde Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Malatya'ya gelen Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise Patriotların Malatya'ya kurulmasını gayet doğal olarak açıklamasınada bir anlam verilemezken akıllarda şu soru oluşuyor. Neden doğal?, neden Malatya?, Neden Kürecik? Kırk yılın başı bir büyükşehir ünvanı verilecek olan Malatya'ya NATO'nun bu kadar radar ve füze sistemi konuçlandırmasıyla Devlet ünvanı dahi verseler kabullenecek bir durum olamaz heralde. Dış politika'da çömez çocuk muamelesi gören Türkiye'nin ne zaman kendi başına bir güç olacağı ve bölgesine hitap edeceği ise en büyük tartışma konusu. (Malatyadan.com)
“BAŞKANLIK SİSTEMİ İÇİN ÖNCÜLÜK EDİN” Başkanlık sistemi ile ilgili de bir kaç kelam etmek isteriz. Geçtiğimiz gün Malatya’ya gelen Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ı rahmetle anıyorum. Son günlerde gündemde olan başkanlık sistemi tartışmalarına Malatya’nın sahip çıkması gerekiyor.” demişti. Bağış konuya ilgili olarak şunları söyledi: “Onca yıllık bürokratik ve siyasi tecrübesinin ardından Rahmetli Özal’ın Türkiye’ye önerdiği bir sistem vardı. O da başkanlık sistemiydi. Türkiye’de başkanlık sistemi tartışmalarının yeniden canlandığı bu dönemde Malatya’nın buna sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Rahmetli Özal’ın, Türkeş’in işaret ettiği, Atatürk’ün de uyguladığı sistemi bizim yeniden tartışmamız, değerlendirmemiz için Malatya çok önemli bir ilimiz, çok önemli bir platformumuz. Bu konuda da Malatya’ya öncülük düşer. Başkanlık sistemini Türkiye’ye anlatma konusunda Malatya’da daha anlamlı tartışmaların, sempozyumların, konferansların düzenlenmesinin anlamlı olacağı görüşümü de vurgulamak istiyorum. Biz Avrupa Birliği Bakanlığı olarak Avrupa’da da yaygın olan bu sistemin tartışılması sürecinde sizlere her türlü katkıyı vermeye hazırız."
Egemen Bağış’ın, Malatya’nın başkanlık sistemi ile ilgili öncülük edebilecek bir kapasiteye sahip olduğunu söylemesi bizleri gerçekten gururlandırdı. İsmet İnönü ve Turgut Özal gibi iki büyük değeri bünyesinden çıkaran Malatya, böyle bir konuda da öncülük edebilecek kapasitededir. Ancak başkanlık sistemi ile ilgili yapılan açıklamaların doyuruculuğunun da tartışıldığı bir ortamda Malatya böyle bir işe öncelik vermesi ne kadar doğru? (Malatya Time)
BAKAN BAĞIŞ, BAŞKANLIK SİSTEMİNİ BAŞBAKAN'DAN ÇOK İSTİYOR! Malatya’da bir takım temaslarda bulunan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış o kadar başkanlık sistemine değindi ki, bir an sadece bunu söylemek için mi Malatya'ya geldi diye düşünmedik desek yalan olur. Malatya 10 yıldır desteğini kesmediği hatta silme süpürme diye tabir edilecek bir destek verdiği AK Parti hükümetinden ne gördü? İsterseniz ona bakalım kısaca. Beylerderesi Viyadüğü onlarca yıl sonra hayata geçirildi. Hala tartışmaların odağında eksiği gediği bitirilemedi. Karayollarının çevre yolu çalışmaları tam bir keşmekeş. Trafik akışı felçli bir hasta gibi. Battalgazi kavşağı 1 yıldan fazla oldu hala rezalet durumda. Başka belediyelerin ve bölgelerin metro hatları açtığı kısa süreçlerde 4 katı daha fazla zaman diliminde bir karayolunun üstesinden gelmemek ne kadar acı. Büyükşehir ünvanı için başkan Çakır'ın defalarca Başbakan'a teşekkür etmesine ise hiçbir anlam veremedik. Geçtiğimiz günlerde CHP İl başkanı Enver Kiraz'ın güzel bir açıklaması olmuştu. Kiraz " Bizi başbakan büyükşehir yapmadı, Nüfusumuzu tamamladık kendimiz Büyükşehir olduk" sözleri sanırım büyükşehir'in hükümet tarafından bize verilmediğini ifade etmeye yetiyor. Başbakan yaptıysa mitingde 3 çocuk diyeceğine ne var 10 bin eksik önemli değil, hadi sizide büyükşehir yapalım derdi.İl il teşvik sisteminde Malatya'nın notu düşük. Bir iş adamı yatırım yapacakmış bir toplantıda Malatya'ya yapayım demiş. Hikmet Tanrıverdi ise " Ne işin var Malatya'da demiş Şanlıurfa'nın teşviği desteği daha fazla diye uyararak bu yatırımdan Malatya'yı mahrum etmiş. Akıllı adamın Malatya'da ne işi var. Ne tarafa çekerseniz çekin Hikmet Tanrıverdi'nin sözlerini. Başkanlık sistemine gelince şahsen ben karşıyım. Neden diyecek olursanız. Mısır, Libya, Suriye, Irak bu durumdan nasibini alan bölgeler. Diktatörlüğe dönüşen yönetim sistemini kimse benimsemez. Doğurdukları ortada işte. Başbakan'ın ise diktatörlüğe meyilli sözleri ve atıfları var. Siyasetin çökme noktasına geldiği Türkiye'de alternatifin olmayışıyla bunca yıl halktan aldığı çaresiz oylarla kendine fazlaca özgüveni gelen Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemi için yeterli oyu almayacağını ve parti'yi bırakması sürecinde gösterilen adaya eski desteğin olmayacağını düşünüyorum. Nitekim anketler bunun kıvılcımlarını veriyor. Her ne kadar halk işi bilmiyor diye hayıflansakta bu halk bir gün öyle bir ters tokat atar ki neye uğradığını bile şaşırtır.Özellikle'de piyasalarda nakitin dönmediği İcra dosyalarının kabardığı esnafın tek tek bittiği kepenk kapattığı ülkemizde zengin malına mal katarken alt tabaka iyice bitme noktasına getirtildi. Tarım ve Hayvancılıkta ithal uygulamaları demeye gerek yok zaten herkes görüyor duyuyor biliyor. İktidar bu sancıların ceremesini seçimde mutlaka görecektir. (Malatyadan.com)
MUHARREM AYINDA AŞURE YAPILIYOR PEKİ AŞURE NEDİR NE ANLAMA GELİYOR? AŞUREMİZ ZENGİNLİĞİMİZDİR Milletler , milli örf ve adetleriyle tanınır, onunla yaşar. Milli tarihteki yerleri daima korunur. Sağlam milli örf ve adetler, milli kültür ve dini inançlar topluma daima güç verir. İslâm dininin inanç, ahlâk, ibadet ve muamelât alanında getirdiği hükümler, öngördüğü kural ve tavsiyeler Müslümanlarca öteden beri bir bütün olarak kabul edilmekte, günlük ve sosyal hayatla ilgili şekil ve muhteva bile çoğu defa bu bütünün bir parçası olarak görülür. Aşure de bizim için önemli bir değerdir. Muharrem ayının 10’unda yapılan etkinlikler ve dualar zenginliğimizdir. Ülkemizde yaşayan çeşitli mezhepsel farklılıklar bulunmaktadır. Muharremin 10’unda Caferiler, Hazreti Hüseyin ve ailesinin Kerbela’da şehit edilişi sebebiyle yas tutarlar. Alevi vatandaşlarımız Muharrem orucuna başlarlar. Büyük bir kısmımız da birçok peygamberin sıkıntılı ortamlardan kurtulduğu gün için şükürlerle birlikte Aşure ismi verilen yiyeceği yaparak hayır için dağıtır. Bunlarla ilgili daha detaylı bilgi vermek isteriz. Ancak ilmimizin aciz kalacağından korkarak Aşure’deki bu farklılıklarımızın zenginlik olduğunu söylemek istiyoruz. (Malatya Time)
GERÇEKTEN NEDİR BU AŞURE GELENEĞİ? İŞTE YANITI Nuh Aleyhisselam tufandan sonra pişirdiği rivayet edilen aşure bugün de adet olarak devam etmektedir. Bunu ibadet olarak kabul etmek yanlıştır. Zira Muhammed Aleyhisselam ve Eshab-ı kiram böyle yapmadı. Bunu ibadet sanmak bid'attir ve günahtır. Çünkü Muhammed aleyhisselamın yaptığı veya emrettiği şeyleri yapmak, ibadet olur. Din kitaplarının yazmadığı, İslam alimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak sevab olmaz, günah olur.AŞURE GÜNÜAşure Günü oruç tutmak sünnettir. Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Bir kimse, Aşure günü oruç tutsa, Allahü teala ona bir şehid sevabı verir. Aşure günü oruçlu olan için, yedi gök ehlinin sevabını yazar. Aşure günü bir mü'mine iftar verene, ümmet-i Muhammed'in hepsine iftar vermiş gibi sevab yazılır. Aşure günü bir yetimin başını okşayana Allahü teala o yetimin başındaki kıllar kadar Cennet'te derece verir." Yahudiler, hazret-i Musa'nın Muharrem'in 10. günü hürriyetine kavuştuğuna inanırlar ve o Gün oruç tutarlar. Bu sebeple Müslümanların onlara benzememek için Muharrem'in 9, 10, 11. Günleri oruç tutmaları gerekir. Şiiler, "Muharrem'in onuncu günü" hazret-i Hüseyn şehid edildiği için matem tutarlar. İslamiyette matem tutmak yoktur. Nitekim; Resulullah'ın Taif'te mübarek ayaklarının kanadığı, Uhud'da mübarek dişlerinin kırıldığı, yüzlerinin kana bulandığı ve vefat ettikleri günlerde de matem tutulmaz. Aşure içine katılan farklı malzemeler farklılıklarımızın zenginliği olarak nitelendirmek daha doğru gibi. ( Malatyadan.com
BİLİM YUVASIYDI TARTIŞMALARIN MEKANI OLDU Bilim alanında rekabet etmesi gereken insanların makam ve mevki kaygılarıyla hareket ediyor olmaları asla kabul edilemez. Malatya İnönü Üniversitesi’ndeki rektörlük seçimi öncesi ve sonrasındaki gelişmelere bakınca maalesef bilimden ziyade iç çekişmeleri konuşmak zorunda kalıyoruz. Türkiye’nin büyük emeklerle yetiştirdiği beyinlerin eften püften sebeplerle sıkıştırılması ve üretemez hale getirilmesi gibi bir olayı yaşıyoruz. Bilim adamını belirli sınırlar, belirli kalıplar içine sıkıştırmaya çalışırsanız, ondan hiçbir verim elde edemezsiniz. Mesai saatleriyle veya ekonomik yetkisizliklerle sınırlandırırsanız, ya o insanı kurumunuzdan uzaklaştırırsınız ya da gençlere aktarması gereken bilgileri aktaramaz hale getirirsiniz. Son dönemdeki istifalar ve yapılan açıklamalar yanısıra Prof. Dr. Süleyman Çaylı’ya yapılan baskının belgeleri bizi bu yönde düşünmeye sevk ediyor. Demokrasinin gereği olarak yapılan bir seçimin ardından bu tür uygulamaların olması, bilim yuvasının ismini lekelemekten öteye gitmiyor. (Malatya Time)
HANİ BİRLİK BERABERLİK VE BAŞARI ORTAMI TAHSİL EDİLECEKTİ? İnönü Üniversitesi'nde cadı kazanları kaynamaya devam ediyor. Yaşanan tüm gelişmeleri VAHŞİ BİR AMELİYAT olarak nitelendiriyoruz. Her bilim alanında uzman değerli Prof. Doktorları seçim rakibi olarak veya destek verdi-vermedi gibi hesaplaşmalara alet ederek. Görevlerine son verilmesi yahut istifaya mecbur bırakılmasını demokrasi anlayışına sığdıramıyoruz. Sayın Rektör Cemil Çelik'in ne yapmaya çalıştığını aklımız almıyor. Fakat deyim yerindeyse bindiği dalı kesiyor. Gerek İnönü Üniversitesi, gerek Turgut Özal Tıp Fakültesi başarısızlığa mahkum ediliyor. İlerleyen süreçte bu başarısızlıkları tek tek yazmaya devam edeceğiz. Gönül ister bu kısır çekişmelerin yaşanmaması fakat maalesef herşey insanların gönlünce gelişmiyor. Sayın Cemil Çelik'in şahsı ile bir problemimizin olmadığını tekrar belirtir, Malatya'nın başarısı ve kalkınması için doğru ve yanlışları kamuoyu ile paylaşmaya devam edeceğiz. Bu arada bir takım kötü kokular geliyor burnumuza. Bizzat görevli ve çalışanların ihbarları gelmeye devam ediyor. İlerleyen günlerde bu sorunlarıda kamuoyu ile paylaşacağız. (Malatyadan.com)
KÜRECİK’TEN SONRA SIRADA PATRIOTLAR VAR Ülkemizin başındaki belalara yeni bir tane daha eklendi. Afganistan ve Irak’taki savaşlardan sonra ortaya çıkan Suriye iç savaşı, ülkemizi etkilemeye başlamıştı. Dünyanın jandarmalığını elinden bırakmayan ABD, Irak’tan çıkmayı başarırken, Afganistan’dan bir türlü kurtulamıyor. Böyle bir şeyden kurtulamayan ABD, dolayısıyla Suriye’de maşa kullanmak zorunda kalıyor. İşte bu noktada Türkiye’yi stratejik ortak! olarak Suriye’ye gönderme planları yapıyor. Ülkemizin topraklarına düşen top mermileri sonrası kamuoyunu etkilemeyi başaran ABD (İsrail) yandaşları, bu gizli emellere ulaşmak için her türlü argümanı kullanıyor. Türkiye’nin talebi sonucu NATO’nun Patriot füze rampaları da Türkiye’ye getirilimek üzere. Patriotların kurulmak istendiği illerden biri de Malatya olarak seçildi. Daha once Kürecik’e kurulan füze sistemiyle Türkiye’nin bir numaralı gündemi olan Malatya, yine askeri bir operasyonun merkezinde kaldı. Sorunlu olduğumuz komşu ülkelere karşı savunma sistemlerini kurmaya çalıştıkları Malatya, hedef tahtasına oturtuluyor. Hedef olmayı geçin de bu sistemlerin kurulmasıyla ekolojik dengenin de bozulacağını belirten bazı uzmanlar var. Bir GSM baz istasyonu için ortalığı ayağa kaldıran insanların füzelerle donatılmaya çalışılan Malatya için neden ses çıkarmadıklarına anlam veremiyoruz. (Malatya Time)
KÜRECİK, KÜRECİK OLALI BÖYLE ZULÜM GÖRMEDİ Önce NATO Füze kalkanı'nın konuçlandırıldığı yer olarak Türkiye hatta Dünya gündemine oturan Kürecik kasabası nelerin döndüğüne henüz bir anlam verememişken birde Patriot füzelerin kurulması ile tam bir savaş üssü haline geldi. Peki ama neden Kürecik? ve neden Malatya? kimsenin bu soruyu sorduğuda yok, araştırdığıda. Hükümet ne isterse o oluyor maalesef. Sık sık CHP' lilerin miting ve gösterisine ev sahipliği eden bu günahsız kasabamız sıcak günler yaşamaya devam ediyor. Özellikle Suriye'de karışıklığın ardından gündeme gelen bu radar sistemi için hiç bir tehlikenin olmadığını sadece güvenlik amaçlı olduğunu sık sık demeçlerde duyduk. Fakat kimse kimin için kurulduğunu bilmiyor. Sadece varsayımlarla hareket ediliyor. Tıpkı MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu'nun açıklamasındaki asıl hedef benzetmesi gibi. Halaçoğlu bu sistemin aslında İran ve Rusya için kurulduğunu iddia ediyor. Bilindiği üzere İsrail ve Suriye için kurulduğunu geçmiş dönemlerde yeterince duymuştuk. Geçtiğimiz günlerde Çeşitli temaslarda bulunmak üzere Malatya'ya gelen Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise Patriotların Malatya'ya kurulmasını gayet doğal olarak açıklamasınada bir anlam verilemezken akıllarda şu soru oluşuyor. Neden doğal?, neden Malatya?, Neden Kürecik? Kırk yılın başı bir büyükşehir ünvanı verilecek olan Malatya'ya NATO'nun bu kadar radar ve füze sistemi konuçlandırmasıyla Devlet ünvanı dahi verseler kabullenecek bir durum olamaz heralde. Dış politika'da çömez çocuk muamelesi gören Türkiye'nin ne zaman kendi başına bir güç olacağı ve bölgesine hitap edeceği ise en büyük tartışma konusu. (Malatyadan.com)
“BAŞKANLIK SİSTEMİ İÇİN ÖNCÜLÜK EDİN” Başkanlık sistemi ile ilgili de bir kaç kelam etmek isteriz. Geçtiğimiz gün Malatya’ya gelen Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, “8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ı rahmetle anıyorum. Son günlerde gündemde olan başkanlık sistemi tartışmalarına Malatya’nın sahip çıkması gerekiyor.” demişti. Bağış konuya ilgili olarak şunları söyledi: “Onca yıllık bürokratik ve siyasi tecrübesinin ardından Rahmetli Özal’ın Türkiye’ye önerdiği bir sistem vardı. O da başkanlık sistemiydi. Türkiye’de başkanlık sistemi tartışmalarının yeniden canlandığı bu dönemde Malatya’nın buna sahip çıkması gerektiğine inanıyorum. Rahmetli Özal’ın, Türkeş’in işaret ettiği, Atatürk’ün de uyguladığı sistemi bizim yeniden tartışmamız, değerlendirmemiz için Malatya çok önemli bir ilimiz, çok önemli bir platformumuz. Bu konuda da Malatya’ya öncülük düşer. Başkanlık sistemini Türkiye’ye anlatma konusunda Malatya’da daha anlamlı tartışmaların, sempozyumların, konferansların düzenlenmesinin anlamlı olacağı görüşümü de vurgulamak istiyorum. Biz Avrupa Birliği Bakanlığı olarak Avrupa’da da yaygın olan bu sistemin tartışılması sürecinde sizlere her türlü katkıyı vermeye hazırız."
Egemen Bağış’ın, Malatya’nın başkanlık sistemi ile ilgili öncülük edebilecek bir kapasiteye sahip olduğunu söylemesi bizleri gerçekten gururlandırdı. İsmet İnönü ve Turgut Özal gibi iki büyük değeri bünyesinden çıkaran Malatya, böyle bir konuda da öncülük edebilecek kapasitededir. Ancak başkanlık sistemi ile ilgili yapılan açıklamaların doyuruculuğunun da tartışıldığı bir ortamda Malatya böyle bir işe öncelik vermesi ne kadar doğru? (Malatya Time)
BAKAN BAĞIŞ, BAŞKANLIK SİSTEMİNİ BAŞBAKAN'DAN ÇOK İSTİYOR! Malatya’da bir takım temaslarda bulunan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış o kadar başkanlık sistemine değindi ki, bir an sadece bunu söylemek için mi Malatya'ya geldi diye düşünmedik desek yalan olur. Malatya 10 yıldır desteğini kesmediği hatta silme süpürme diye tabir edilecek bir destek verdiği AK Parti hükümetinden ne gördü? İsterseniz ona bakalım kısaca. Beylerderesi Viyadüğü onlarca yıl sonra hayata geçirildi. Hala tartışmaların odağında eksiği gediği bitirilemedi. Karayollarının çevre yolu çalışmaları tam bir keşmekeş. Trafik akışı felçli bir hasta gibi. Battalgazi kavşağı 1 yıldan fazla oldu hala rezalet durumda. Başka belediyelerin ve bölgelerin metro hatları açtığı kısa süreçlerde 4 katı daha fazla zaman diliminde bir karayolunun üstesinden gelmemek ne kadar acı. Büyükşehir ünvanı için başkan Çakır'ın defalarca Başbakan'a teşekkür etmesine ise hiçbir anlam veremedik. Geçtiğimiz günlerde CHP İl başkanı Enver Kiraz'ın güzel bir açıklaması olmuştu. Kiraz " Bizi başbakan büyükşehir yapmadı, Nüfusumuzu tamamladık kendimiz Büyükşehir olduk" sözleri sanırım büyükşehir'in hükümet tarafından bize verilmediğini ifade etmeye yetiyor. Başbakan yaptıysa mitingde 3 çocuk diyeceğine ne var 10 bin eksik önemli değil, hadi sizide büyükşehir yapalım derdi.İl il teşvik sisteminde Malatya'nın notu düşük. Bir iş adamı yatırım yapacakmış bir toplantıda Malatya'ya yapayım demiş. Hikmet Tanrıverdi ise " Ne işin var Malatya'da demiş Şanlıurfa'nın teşviği desteği daha fazla diye uyararak bu yatırımdan Malatya'yı mahrum etmiş. Akıllı adamın Malatya'da ne işi var. Ne tarafa çekerseniz çekin Hikmet Tanrıverdi'nin sözlerini. Başkanlık sistemine gelince şahsen ben karşıyım. Neden diyecek olursanız. Mısır, Libya, Suriye, Irak bu durumdan nasibini alan bölgeler. Diktatörlüğe dönüşen yönetim sistemini kimse benimsemez. Doğurdukları ortada işte. Başbakan'ın ise diktatörlüğe meyilli sözleri ve atıfları var. Siyasetin çökme noktasına geldiği Türkiye'de alternatifin olmayışıyla bunca yıl halktan aldığı çaresiz oylarla kendine fazlaca özgüveni gelen Başbakan Erdoğan'ın başkanlık sistemi için yeterli oyu almayacağını ve parti'yi bırakması sürecinde gösterilen adaya eski desteğin olmayacağını düşünüyorum. Nitekim anketler bunun kıvılcımlarını veriyor. Her ne kadar halk işi bilmiyor diye hayıflansakta bu halk bir gün öyle bir ters tokat atar ki neye uğradığını bile şaşırtır.Özellikle'de piyasalarda nakitin dönmediği İcra dosyalarının kabardığı esnafın tek tek bittiği kepenk kapattığı ülkemizde zengin malına mal katarken alt tabaka iyice bitme noktasına getirtildi. Tarım ve Hayvancılıkta ithal uygulamaları demeye gerek yok zaten herkes görüyor duyuyor biliyor. İktidar bu sancıların ceremesini seçimde mutlaka görecektir. (Malatyadan.com)
MUHARREM AYINDA AŞURE YAPILIYOR PEKİ AŞURE NEDİR NE ANLAMA GELİYOR? AŞUREMİZ ZENGİNLİĞİMİZDİR Milletler , milli örf ve adetleriyle tanınır, onunla yaşar. Milli tarihteki yerleri daima korunur. Sağlam milli örf ve adetler, milli kültür ve dini inançlar topluma daima güç verir. İslâm dininin inanç, ahlâk, ibadet ve muamelât alanında getirdiği hükümler, öngördüğü kural ve tavsiyeler Müslümanlarca öteden beri bir bütün olarak kabul edilmekte, günlük ve sosyal hayatla ilgili şekil ve muhteva bile çoğu defa bu bütünün bir parçası olarak görülür. Aşure de bizim için önemli bir değerdir. Muharrem ayının 10’unda yapılan etkinlikler ve dualar zenginliğimizdir. Ülkemizde yaşayan çeşitli mezhepsel farklılıklar bulunmaktadır. Muharremin 10’unda Caferiler, Hazreti Hüseyin ve ailesinin Kerbela’da şehit edilişi sebebiyle yas tutarlar. Alevi vatandaşlarımız Muharrem orucuna başlarlar. Büyük bir kısmımız da birçok peygamberin sıkıntılı ortamlardan kurtulduğu gün için şükürlerle birlikte Aşure ismi verilen yiyeceği yaparak hayır için dağıtır. Bunlarla ilgili daha detaylı bilgi vermek isteriz. Ancak ilmimizin aciz kalacağından korkarak Aşure’deki bu farklılıklarımızın zenginlik olduğunu söylemek istiyoruz. (Malatya Time)
GERÇEKTEN NEDİR BU AŞURE GELENEĞİ? İŞTE YANITI Nuh Aleyhisselam tufandan sonra pişirdiği rivayet edilen aşure bugün de adet olarak devam etmektedir. Bunu ibadet olarak kabul etmek yanlıştır. Zira Muhammed Aleyhisselam ve Eshab-ı kiram böyle yapmadı. Bunu ibadet sanmak bid'attir ve günahtır. Çünkü Muhammed aleyhisselamın yaptığı veya emrettiği şeyleri yapmak, ibadet olur. Din kitaplarının yazmadığı, İslam alimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak sevab olmaz, günah olur.AŞURE GÜNÜAşure Günü oruç tutmak sünnettir. Peygamber efendimiz buyurdu ki: "Bir kimse, Aşure günü oruç tutsa, Allahü teala ona bir şehid sevabı verir. Aşure günü oruçlu olan için, yedi gök ehlinin sevabını yazar. Aşure günü bir mü'mine iftar verene, ümmet-i Muhammed'in hepsine iftar vermiş gibi sevab yazılır. Aşure günü bir yetimin başını okşayana Allahü teala o yetimin başındaki kıllar kadar Cennet'te derece verir." Yahudiler, hazret-i Musa'nın Muharrem'in 10. günü hürriyetine kavuştuğuna inanırlar ve o Gün oruç tutarlar. Bu sebeple Müslümanların onlara benzememek için Muharrem'in 9, 10, 11. Günleri oruç tutmaları gerekir. Şiiler, "Muharrem'in onuncu günü" hazret-i Hüseyn şehid edildiği için matem tutarlar. İslamiyette matem tutmak yoktur. Nitekim; Resulullah'ın Taif'te mübarek ayaklarının kanadığı, Uhud'da mübarek dişlerinin kırıldığı, yüzlerinin kana bulandığı ve vefat ettikleri günlerde de matem tutulmaz. Aşure içine katılan farklı malzemeler farklılıklarımızın zenginliği olarak nitelendirmek daha doğru gibi. ( Malatyadan.com
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.