Malatya
31 Mayıs, 2025, Cumartesi
  • DOLAR
    39.24
  • EURO
    44.60
  • ALTIN
    4142.7
  • BIST
    9.014
  • BTC
    105389.44$

İletişim bölümünün sorunları panelde ele alındı


İletişim bölümünün sorunları panelde ele alındı
İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından “Türkiye de İletişimci Olmak” konulu bir panel yapıldı.

Hoca Ahmet Yesevi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen panele, Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Karatepe, Arapgir Belediye Başkanı Haluk Cömertoğlu, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.

Oturum başkanlığını İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Karatepe’nin yaptığı “Türkiye de İletişimci Olmak” konulu panelde, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Nezih Orhon, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden Doç. Dr. Rasime Ayhan Yılmaz ve Yrd. Doç. Dr. Yavuz Tuna konuştu.

İletişim Fakültesi mezunlarının mezuniyet sonrası iş olanakları, iletişim sektöründe istihdam politikaları ile bu alandaki çalışmaların avantaj ve dezavantajlarının neler olduğu konusunda öğrencilerimizi bilgilendirmek amacıyla “Türkiye de İletişimci Olmak” konusunu işlediklerini belirten İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selma Karatepe, İletişim Fakültesi mezunlarının öncelikli sorunlarından bir tanesinin istihdam sorunu olduğunu ifade etti. Ülkemizde ulusal ve yerel düzeyde yayın yapan kuruluşların istihdam politikalarında mezunlarına yeterince yer vermediklerini dile getiren Karatepe, kamu kurumlarının Kurumsal İletişim Birimlerinde kalifiye eleman istihdamına özen gösterilmediğini ve iletişime ilişkin kurumsal AR-GE çalışmaları için yeterli ekonomik desteğin sağlanmadığını söyledi.

İletişim mesleğinde tutuculuk ve meslekteki ayrıntıların iyi işlenerek, üretilenin tüketilmesi için oluşturulan pazarda öne çıkmanın önemine vurgu yapan Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erol Nezih Orhon konuşmasında şunları söyledi: “Bugün Türkiye’de sadece iletişimci olmakla ilgili değil, genel politik ve sosyal yapıda en çok karşılaştığımız şey olan, birbirimizin değerlerini sorgulamaya açmaktır. Neden öylesin ya da böylesin diye. Bir insanın değerlerini sorguladığınız anda, o insanı kazanma şansınız kalmamaktadır. Ama bu insanlara buluşmayı öğretmemiz gerekmektedir. Onun için ben İletişim Fakültesi için de Türkiye için de bir buluşma noktası tarifinin oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle ülkemizde iletişimci olmak dediğimizde ise hemen aklımıza basın yayın mensupları gelmektedir.  Bu doğru ama iletişimci sadece bununla sınırlı değildir artık. İnsana hitap eden her meslekî gurubun içerisinde bir iletişimci vardır ve olması gerekmektedir. Biraz önce paneli dinlemek için salona giren bir grubun içerisinde, başında bir takımın amblemi bulunan bereli bir arkadaş gördüm. Örneğin o arkadaşa şunu sormak istiyorum. Tuttuğunuz bir takıma göstermiş olduğunuz tutkuyu okuduğunuz okul ya da mesleğiniz için gösteriyor musunuz? İşte, eğer o takıma göstermiş olduğunuz tutkuyu kendi işinize, mesleğinize gösteremiyorsanız o zaman burada bir eksikliğiniz var demektir. O tutkuya sahip olanların şu an bu salonda bizleri dinlemek için gelen arkadaşlar olduğunu belirtmek isterim.”

“Kurulması teklif edilenlerle birlikte Ülkemizde 70 adet İletişim Fakültesi bulunmaktadır. Her yıl 5 bine yakın mezun çıkmaktadır. Oysa bu alandaki sektör gittikçe daralmaktadır. Ben bunu karamsarlığa düşelim diye anlatmıyorum. Örneğin TRT kitlesel bir yayıncılık politikası yürütüyor. Yani Ankara veya İstanbul şartlarında oluşturan bir konuyu, içeriği aynı olan bir yapımı, ülkenin henüz o içeriği anlayamayacak kapasitede olan birçok bölgeye de sunmaktadır. Diyelim ki, TRT Çocuk kanalını yürütüyorsunuz.  Ortaya bir sinyal atıyorsunuz. Van’daki çocuğun da İstanbul’daki çocuğun da aynı içeriği tüketmesini bekliyorsunuz. Şimdi soruyorum; İstanbul Etiler’de Playstation 3 oynayan bir çocukla Van’da tencere kapağı çevirerek oynayan bir çocuğun aynı içeriği tüketme ihtimali ne kadardır? Demek ki, kitlesellik de bir yere kadardır. Buradan yola çıkarak diyorum ki; ülkemizde sanayi, tarım, kültür, eğitim, sağlık, gelenek, tarih gibi çok farklı ayrıntıların ele alınıp işlenmesi, her bölgenin koşullarına göre bir yayın içeriği oluşturulması ya da geniş bir kitleye hitap edebilen iletişim ağının geliştirilmesi bu sektörde kendinize daha fazla bir pazar alanı oluşturmanıza vesile olacaktır. Ülkemizin en somut ihtiyacı, içerik üreten iletişimcilerin yetiştirilmesidir.”

“Artık kurumların yâda insanların bireysel iş değil, beraber iş yaptıkları bir dönemdeyiz. Dünyanın herhangi bir ülkesine gittiğinizde, sizlere hangi fakülteden mezun olduğunuz değil, daha çok ne üretebileceğiniz sorulmaktadır.” diyerek konuşmasına başlayan Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. R. Ayhan Yılmaz ise şunları söyledi: “Anadolu Üniversitesi ya da başka bir üniversitenin İletişim Fakültesinden mezun olmakla, İnönü Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun olmak arasında artık bir fak yoktur. Sektörden biraz uzakta olduğunuzu düşünerek bundan dolayı öncelikli olamadığınızı zannetmeyiniz. Aslında problem şudur: Sosyal bilimlerde iletişim kavramının bir bilim olarak kabul edilip edilmemesinde yatıyor. Sadece sektöre birtakım sorumlulukları atmakla iş bitmiyor. Çok uzun yıllar iletişimin bir sosyal bilim olup olmadığı tartışıldı. Reklamın kuramı var mıdır? Halkla ilişkiler bir bilim midir? Yoksa bir melez disiplin midir? Bunlar tartışıldı. Önceleri bu daha fazla tartışıldı. Şimdilerde ise bu biraz daha oturmaya başladı. Tıp Fakültesinden mezun biri doktor olarak hemen işe başlayabilmektedir. Ama İletişim Fakültesinden mezun olmak ve iletişimciyim demek hemen bir iş bulmaya yetmiyor. Sektör, iletişim eğitiminin kendi istediğinin yapılması gerektiği doğrultusunda düşünmektedir. Ama bizler birer üniversiteyiz yani üniversiter bir yapımız var. Elbette sektörün istediği gibi bir ders programı yürütülebilir. Ama üniversite diploması veriyorsanız, sizin de bir ders programınızın ve içeriğinin olması gerekmektedir. Ancak diğer insanlar arasında fark yaratabilmeyi sağlayacak şeyin maalesef kendiniz olduğunu bilmelisiniz. Bir kurumun iletişimini yönetiyorsanız da kendi iletişiminizi yönetiyorsanız da fark yaratacak şey yine kendinizsiniz. Biz kendi içimizdeki sihirli hikâyeyi yaratmak zorundayız. İşte bu içimizdeki sihirli hikâyeyi yaratırken faydalanmamız gereken donanımlar var. Bunlardan bir tanesi, en az bir yabancı dil bilmektir. Buna benzer daha birçok yardımcı unsurlar… Şu anda kitaplardan bahsedilen reklam olgusu ile günümüz kuşağına uyarlanması gereken reklam olgusu arasında çok farklılıklar vardır. Onun için bugünün koşullarını göz önünde bulundurarak kendimize bir farkındalık kazandırmamız lazım.”

Meslekte genel düşünmek yerine hiç kimsenin ilgilenmediği, ancak kendimize uzmanlık alanı oluşturabilecek kadar ilgili ve gayretli bir çalışmayla daha kolay iş sahibi olunacağı üzerinden bilgiler veren ve bunu verdiği örneklerle somutlaştıran Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Tuna konuşmasında şöyle konuştu: “Bir iletişimci, öncelikli olarak iletişim konusundaki yeterliliklere sahip olmalıdır. İletişimci olarak asıl görevimiz eldeki veriyi daha cazip kılmaktır. Ben de bu anlamda en büyük fırsatımızın özellikle yerelde KOBİ’ler olduğunu düşünüyorum. Çünkü ekonomiye can veren, hızlandıran ve dinamik yapıları itibari ile KOBİ’lerin biz iletişimciler tarafından ele alınması gerektiğini öneriyorum. Örneğin elde bir değer var ve bunu cazip hâle getirmek adına yapılması gerekenler üzerinde proje oluşturmak için çaba göstermeliyiz. Bu konularda yerelde daha çok hikâyeler bulunmaktadır. Eğer kendinize has farklı ilgi alanlarınız varsa bunların üzerine gidelim. Şu anda birçok mezunumuz okul yıllarında ilgi duydukları alanlarda iş sahibidirler. İyi bir iletişimcinin, etkili takım çalışması yapabilmesi, protokol kurallarını bilmesi ve uygulamada sıkıntı çekmemesi, sorun çözebilmesi, yaratıcı olması, geniş bir genel kültüre sahip olması gerektiğini belirten Tuna, “Mesela şimdi, her gün aynı saatte televizyon başına geçip haber seyreden çok kişi yoktur. Çünkü sosyal medyada birçok gelişmeyi anında izleyebilmekteyiz ve belki de akşam saatine kadar o haber bültenlerin güncelliğini kaybettiğini bile görmekteyiz. Bunlar bize yeni ve daha çok fazla alanlar oluşturmaktadır. İşte biz iletişimciler için de keşfedilebilecek ürünler ve o ürünlerin satılabileceği pazarlar oluşturmak önemli bir zorunluluktur.”

Yapılan konuşmalardan sonra panelistlere Rektör Prof. Dr. Cemil Çelik tarafından hediye takdim edildi.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!