Hz. Ömer ve Günümüz siyasetçileri

Hz. Ömer olsaydı günümüzdeki siyasetçiler gibi mi davranırdı? tabii ki hayır çünkü siyasetçilerimiz seçimden önce Hz. Ömer’in adaletini ağızlarından düşürmezler ama seçildikten sonra fakir fukarayı kenara itip zenginlere hizmet etmek için yarışıyorlar.Malatya’da bazı kurumlara bakın kaç tane fakir fukara çocuğu var maalesef sayısı on taneyi geçmez ama zengin veya torpilli kişilerle dolup taşıyor, çoğunluğu da fuzuli olarak orda maaşını alıp gününü gün ediyorlar, şimdi bütün fukaralar ne kadar isyan etse azdır iyi ki kıyamet var ahiret var cennet ve cehennem var. Şuan Malatya’da bazı kurumlarda çalışan yani torpille işe girenlere bir anket yaptırın kaç kişi kirada oturuyor, bırakın kirayı hepsinin ek gelirleri var çünkü çoğunluğu zengin ya vekillerin akrabaları ya sivil toplum örgütlerin başındaki kişilerin çocukları yeğenleri ya da Malatya’da üst düzey olan kişilerin yandaşları acaba aldıkları maaş helal mi yoksa garibanın hakkımı ondan sonra konuştuklarında hemen kul hakkı ile ilgili hemen ahkam kesiyorlar önemli olan uygulamak benim tek üzüldüğüm inançlarını davalarını koltuk ve etiket uğruna değiştirmeleri onun için lütfen bakın Hz. Ömer bir gün gece yarısı gezerken nelerle karşılaşmış hatırlatması bizden… Merhum Mehmet Akif’in Safahat’ında şiirleştirdiği bu güzel hikâye, Fatih Alperen tarafından özetlenerek yayınlandı. Ben de bu özet hikâyeyi gerekli açıklamalarla birlikte okurlarımla paylaşmayı uygun buldum:Hz. Ömer’in halifeliği döneminde (634-644) bir gece, Peygamber’in amcası Hz. Abbas, Halife Ömer’i ziyaret amacıyla evinden çıkar. Akşam olmuş, gece epeyce ilerlemiştir. Hz. Abbas, Medine’nin ıssız sokaklarında Hz. Ömer’in evine doğru ilerlerken, karanlığın içinde bembeyaz bir hırkaya bürünmüş, heybetli heybetli yürüyen bir adamla karşılaşır, selamlaşırlar. Peygamber amcası, bakar ki karşısındaki Hz. Ömer’dir. Ona, “Ya Ömer, böyle geç vakit bu ne iş?” diye sorar. Hz. Ömer, Medine’nin mahallelerini dolaşmaya çıktığını söyler ve “Gel beraber dolaşalım” diye onu da yanına alır. Medine sokaklarını birlikte dolaşmaya başlarlar. Etrafta büyük bir sessizlik vardır ve Medine huzur içinde uyumaktadır. Ömer her evin önünde durur, içerdekilerin haberi olmadan dinler. Böylece en harap bir yapıyı, en küçük bir evi bile ihmal etmeden Medine sokaklarını adım adım dolaşırlar. Nihayet evler biter, şehrin dışına çıkarlar. Orada bir çadırla karşılaşırlar. Çadırda, ihtiyar bir kadın ve “açız açız” diye feryat eden minnacık çocuklardan başka kimse yoktur. Akif bu manzarayı şöyle anlatır:Ocak başında oturmuş bir ihtiyarca kadın, “Açız açız” diye feryad eden çocuklarının, Karıştırıp duruyorken pişen nevalesini (yani azığını)Çıkardı yuttuğu yaşlarda çırpınan sesini Durundu yavrularım, işte şimdicek pişecek Fakat ne hal ise bir türlü pişmiyordu yemek Çocukların yeniden başlamıştı naleleri (ağlamaları). Bu hazin tablo karşısında Abbas ve Ömer, selam verip çadıra girerler. İhtiyar kadın, güleç bir yüzle selamlarını alır. Ömer, ihtiyar kadına sorar: “Bu yavrular niçin, ağlıyor teyze?” Kadın, “Bugün ikinci gün, aç kaldılar?” diye cevap verir. “O halde niçin önlerine biraz yemek koyup, karınlarını doyurmuyorsun?” diye soran Ömer’e kadın, ekmeklerinin ve yemeklerinin olmadığını, çömleğin içinde çakıl taşları bulunduğunu, onları kaynatarak çocukları avutmaya çalıştığını anlatır. Bunun üzerine Ömer, kadına; kocası, oğlu, kardeşi bir kimselerinin de mi olmadığını sorar. Kadın bütün erkek akrabalarının öldüğünü, kimi kimsesi bulunmadığını, yanında “açız” diye feryat eden bu çocukların, torunları olduğunu söyler. Bunun üzerine Ömer kadına, halini niçin emire (halifeye) anlatmadığını sorar. Fakat kadından hiç beklemediği ağır bir cevap alır...Emir’e öyle mi? Kahretsin an-karib Allah!(Allah onu en yakın zamanda kahretsin)Yakında rayet-i ikbali ser-nigun olsun(İyi günleri kötüye dönsün)Ömer, belasını dünyada isterim bulsun. Halife Ömer, hayret içindedir. “Ne yaptı teyze, Ömer böyle beddua edecek” diye sorar. Kadın, kendisinin yetim avuturken halifenin uyumaması gerektiğini, kendilerinin halifeye Allah’ın bir emaneti olduklarını, ama arayıp sorulmadıklarını yana yakıla anlatır. Ve kendisine, “Zavallının işi pek çok zaman bulup gelemez, gidip söylemezsen ne haldesin bilemez” diye mazeret sayıp döken Ömer’in hiçbir mazeretini kabul etmez. “Mademki, insanlarıyla gereğince ilgilenemeyecekti, o halde niçin hilafeti zamanında kabul etti?” der. Bu arada, çocukların feryatları daha da yükselir. Torunlarının bu içler acısı durumu karşısında öfkesi artık çılgın bir hal alan ihtiyar kadın Halife Ömer’e beddualar yağdırır:Şu nevhalar ki çıkar ta bulutların içine(Ta bulutlara yükselen bu iniltiler)Ömer! Savaik-ı tel’in olur, iner tepene(Umarım Ömer, lanet bulutları olup tepene iner)Yetimin ahını yağmur duası zannetme O sayha rad-ı kazadır ki gönderir ademe. (Yetimin ahı yağmur duası değil, insanı yokluğa götüren bir kaza yıldırımıdır) Açız açız! Bize bir lokma olsun ekmek ver Susundu yavrularım, işte oldu, şimdi pişerGidip de söyliyeyim ha... Dilencilik yapamam (Ben gidip Halife’ye söyleyeyim de dilencilik mi yapayım?)Ömer de kim? Benim ondan kerim adamdı babam (Ömer de kim oluyormuş, benim babam ondan daha değerli ve cömert bir insandı)Ölür de yüz suyu dökemem sizin Halifenize. (Ölsem de sizin Halifenize gidip yüz suyu dökemem)Ömer, kadının bu son sözleriyle, beyninden vurulmuşa döner. Sesi titreyerek “Haklısın teyze, avut çocukları, ben şimdicek gider gelirim” der. Sonrasını Hz. Abbas şöyle anlatır: Halife önde, bitik, suçlu, münfail, nadimBen arkasında, perişan, çadırdan ayrıldık. (Halife içi buruk, bitik ve pişman vaziyette, ben de arkasında çadırdan ayrıldık) Sabaha karşı biraz başlamıştı aydınlık Köyün köpekleri ejder misali saldırıyor Bırakmıyor bizi yoldan, fakat kim aldırıyor Medine’nin dalarak münhani sokaklarınaDönüp dönüp hele geldik zahire anbarına. (Medine’nin dolambaçlı sokaklarını dolaşıp zahire anbarına geldik)Halife girdi açıp, ben de girdim emriyleArandı her yeri, bir mum yakıp alelacele.Şu tek çuval unu gördün ya! Haydi yükle bana Bu testi yağ doludur, el verir o yük de sana Çuval Halife’de, yağ bende, çıktık anbardan Kilitleyip geri döndük deminki yollardan. Mesafe baktım uzun; yük yaman, Ömer yaralı Dedim ki: Ben götüreydim? Verir misin çuvalı? Hayır, yorulsa değil, ölse yardım etme sakın Vebali kendine aittir İbniHattab’ın. Kadın ne söyledi Abbas, işitmedin mi demin? Yarın huzur-ı ilahide (Tanrı huzurunda),kimseler Ömer’in Şerik-i haybeti olmaz, bugünlük olsa bileEvet, hilafeti yüklenmiyeydi vaktiyle. (Bugün biri derdine ortak olsa bile yarın Allah’ın huzurunda kimse Ömer’in suçuna ortak olmaz. Onun için vaktiyle Halifelik yükü altına girmemeliydi. Girdiyse gereğini yapmalıdır.) Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunuGelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu.(Dicle kenarında bir kurt bir koyunu aşırsa, Tanrı adaleti gelip Ömer’den onu sorar)Bir ihtiyar karı bi-kes kalır, Ömer mesul Yetimi, girye-i hüsran alır, Ömer mesul. (Kimsesiz kalan ihtiyar kadının durumundan Ömer sorumludur. Yetimin üzüntüden ağlayışından Ömer sorumludur)Bir aşiyan-ı sefalet bakılmayıp göçse Ömer kalır yine altında, hiç değil kimse. (Bakımsızlıktan yıkılan zavallı yuvanın altında kalacak olan da Ömer’den başkası değildir)Zemine gadr ile bir damla kan dökünce biri O damla, bir koca girdab olur boğar Ömer’i. (Şayet haksız yere birisi birinin kanını yere akıtsa, o haksız dökülen kan koca bir anafor olup Ömer’i boğar)Ömer duyulmada her kalbin inkisarından Ömer koğulmada her matemin civarından.(Her kalbin bedduasından Ömer sesi gelir, her matemin ve yasın yanından Ömer kovulur) Ömer halife iken, başka kim çıkar mesul? Ömer ne yapsın, ilahi, beşer zalum-ü cehul. (Ömer halife iken başka sorumlu olur mu? Tanrım, Ömer ne yapsın insanlık zalim, kaprisli)Ömer’den isteniyor beklenen Muhammed’den? Ömer, Ömer! Nasıl aldın bu barı (yükü) sırtına sen?(Muhammed’den beklenen, şimdi Ömer’den bekleniyor. Ey Ömer, sen nasıl bu yükü sırtlandın?)Un çuvalının altında yorulan ve iki büklüm olan Ömer, “Uzak mı yol? Daha çok var mı?” diye sorar. Hz. Abbas çok az kaldığını söyler. Nihayet ihtiyar kadının çadırına gelirler. Ömer’in artık mecali kalmamıştır. Nefes nefese sırtındaki un çuvalını indirir. Kenara koyar. Ardından tenceredeki çakıl taşlarını atar, tencereye un ve yağ katar. İhtiyar kadın da yakmak için yaş diken getirir. Bu yaş dikenleri tutuşturmak için Ömer, beyaz sakalları ile yerleri süpürürcesine ateşi üflerken alnından terler akar, dumanlar içinde kalır. Nihayet ocak tutuşur, yemek pişer. Ömer, pişen yemeği çocuklara yedirir. Çocuklar doyunca, neşelenir, oynamaya başlarlar. Bu tablo karşısında Ömer pek mutlu olur. Bu arada neredeyse sabah olmaktadır. Hz. Abbas sonrasını şöyle anlatır: Dedim: Sabah oluyor kalkalım Evet, haydi! Yarın Emaret’e gel teyze, öğleyin beni bul Emir’e söyleriz, elbette hayr olur memul. (Teyze yarın öğle vakti başbuğluk sarayına gel, beni bul, başbuğa söyleriz, iyi olur inşallah) Biz de çıktık veda edip artık Hiç görünmeksizin gelip geçene Doğru indik Halife’nin evine. (Biz de çıkıp kimseye görünmeden Halifenin evine geldik)Şimdi nerdeyse gün doğar, kalıver Diye, koyvermiyordu çünkü Ömer. Az sonra sabah olur. Etraf aydınlanır. Gece boyu huzur içinde uyuyan şehir, uyanır. Halife Ömer’le Peygamber’in amcası Abbas birlikte halifenin makamına gelirler. Öğleden sonra, kadın yanlarına çıkagelir. İhtiyar kadını saygıyla karşılayan Ömer, ona şöyle hitap eder: Galiba teyze, uykusuz kaldın İşte bağlanmak üzredir nafakan Alacaksın her ay gelip buradan Şimdi affeyledin, değil mi beni? Kadın, büyük bir şaşkınlık içindedir. Akşam çadırına gelen, beddua ettiği, daha sonra sırtında çuvalla un getiren, ocağı yakan, yemeği pişiren, torunlarını doyuran adam Allah Resulü’nün Halifesi Ömer’dir. Bunca bedduayı işitmesine rağmen, hiç kızmamış öfkelenmemiş, büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket etmiş, şimdi de kendisine hazineden maaş bağlamış, üstelik de kendisinden af dilemektedir. Bu tablo karşısında hayretler içinde kalan ihtiyar kadın, gülümseyen çehresi ve ışıl ışıl gözleriyle Allah Resulü’nün Halifesine bakar, başı dimdik bir şekilde, “Böyle göster, fakat adaletini” der.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.