Ziraat Fakültesi'nde Organik Kayısı konuşuldu
MALATYA1986 yılında, misafirlerini ağırlarken yaşadığı bir olayı, küçük bir anekdot şeklinde paylaşan Doğan, sözlerine şöyle devam etti: “Misafirlerime genelde adet olduğu üzere çay ikram ettiğim esnada, çaya atılan şekerle ilgili bir sohbet gelişti ve şekerin ülkemizde şekerpancarından yapıldığı, şekerpancarının da yetişirken türlü kimyasallara maruz kalabildiği konusu tartışıldı ve insanlar üzerinde bir inceleme yapılsa toksik madde birikintilerinin, bu tarz beslenme nedeniyle çok fazla çıkabileceği konuşuldu. Bu sohbetin ardından bende organik tarım yapma fikri oluştu ve organik tarıma girdik. Malatya’da organik kayısı üretmeye başladık, kendi bahçelerimizi oluşturduk. İlk etapta 300 ağaçla yola çıktık. En kaliteli fidanları seçip, üretim safhasına kadar ağaçlarımızı getirdik.’’ Doğan, sağlıklı bir bahçe için sağlıklı fidanın, doğru metotlarla toprak işlemenin ve üretim sürecindeki safhaların önemine değindi. Ağaçlarda meydana gelen Monilya hastalığı konusunda detaylı bilgiler veren Doğan, bu hastalıkla mücadelede ilaçlı ve kültürel önlemlerle birlikte ilaçlama teknikleri ile ilgili açıklamalarda da bulundu.
Dünya ticaretinde 1970’li yıllarda başlayan organik tarımdaki gelişmelerle birlikte ortaya çıkan uluslararası kuruluşlardan bahseden Doğan, Türkiye’de organik tarımın oluşum ve gelişiminin çok geç başladığını söyledi. Organik tarımda haşerelerle mücadele yöntemlerine de değinen Doğan, “Bu konuda bakteri kökenli preparatlar kullanılmaktadır.” dedi. Kaya tuzu, buzlu su gibi doğal mücadele yöntemlerini de vurgulayan Doğan, bakır sülfat içeren bordo bulamacının da organik tarımda kullanılabildiğini ancak çok sık başvurulduğu takdirde ağacı yaşlandırdığını ifade ederken, “Organik tarım bakıra cevaz veriyor diye istenildiği kadar bakır kullanılamaz, bu alanda sınırı oluşturan belirli rakamlar vardır.” dedi.
Organik tarımın hasat aşamasında, en fazla dikkat edilecek hususun hijyen olduğuna dikkat çeken Doğan, kayısı silkelenen brandaların, sergen bezlerinin, kayısı çekirdeği çıkarması vb. işlemleri gerçekleştiren kişilerin temizliğinin, uymaları gereken temizlik şartlarının, kasaların ve depolandıkları mekânın hijyen şartlarının son derece önemli olduğunu belirterek, bu aşamalarda gerekli tedbirlerin mutlaka alınması gerektiğini söyledi.Kayısının piyasaya göre tasnifi ve paketlenmesi aşamasının da önemine değinen Doğan sözlerine şöyle devam etti: ‘’Sarı yani kükürtlü kayısı ile organik kayısı kesinlikle yan yana yıkanmamalı, depolanmamalı, aynı kapalı mekânda bulundurulmamalıdır. Aksi takdirde yeminli laboratuarlarda yapılan incelemelerde kükürt karşınıza çıkabilir. Paketlerin üzerinde Tarım Bakanlığının ve ilgili sertifika kuruluşunun organik tarım logosunun olması gerekmektedir. Bu noktada organik tarımın en büyük sorunu haksız rekabettir ve yine fiyat noktasında da istenilen yerde değildir.’’Doğan, ‘’Kendim yemeyeceğim şeyi başkasına yedirmem.’’ diyerek, bu alanda araştırmalar yapan, akademik çalışmalarla katkı sunan ve destek veren başta İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkürlerini sundu ve Malatya’da bir Tarım Üniversitesi ihtiyacının var olduğunu vurguladı.
İnönü Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekan Vekili Doç. Dr. Bayram Murat Asma ise yaptığı konuşmada, organik tarımın doğru bir biçimde ve hakkaniyetle yapılmasının önemini vurguladı. Doç. Dr. Asma, “Üniversitelerin 3 asli görevi vardır. Bunlardan birincisi eğitim, ikincisi araştırma, üçüncüsü ise araştırma sonuçlarını konuyla ilgili insanlara aktarmaktır.” dedi. Doç. Dr. Asma, kendileriyle bilgi paylaşımda bulunan Eşref Doğan’a teşekkürlerini sundu. Çalışma ve etkinliklerinin devam edeceğini de belirten Doç. Dr. Asma, konusunda uzman kişilerle yapılacak olan Kariyer Günleri Etkinliğinden bahsedip, bu konularda katılımcıların kendi başarı hikâyelerini ve temel değerlerini paylaşacağını bildirdi.
İlginizi Çekebilir