© Malatya Haber

Malatya Medyasında Neler Oluyor Neler?

Sus, Sus nereye kadar? Az biraz memleketi ihmal etmeye kalmasın. Herkes bir yol tutturmuş gidiyor. Şimdi Konuşma vakti.

Konuya nereden nasıl başlayacağımı inanın bilemiyorum. Bunu neden söylüyorum çünkü o kadar sıkıntılı konular var ki, önceliği kime ve hangi konuya vereceğim konusunda kararsızlık yaşayarak biriktirilen konuları masaya dökmenin vakti geldi hatta geçiyor. Şeytan'a sormuşlar oğlun boş kalınca ne iş yapar? O da şöyle der " Oduncu'nun ipini birbirine dolandırır " bizimki o misal. İlk boşlukta boy ölçüsü alalım istedim. 

Bu makalemde ağırlıklı olarak Malatya’nın çirkinleşen ve artık mide bulandıran eylemlerle aklı sıra kendilerini gündem yapmak isteyen sözde! Gazeteciler ve medya mensupları var.

ADAMIN KIRKI BİLE ÇIKMADAN KOLTUK HESABI!

Malum yıllardır sadece adı “ Malatya Gazeteciler Cemiyeti “ olan fakat bir çok olumsuzluğu ve yanlışları içinde barındıran ve medya tarafından sürekli eleştiri oklarını üzerine çeken cemiyetten başlayalım. Eski başkan Haydar Karaduman çok kısa bir süre önce vefat etti. Vefatının üzerinden henüz bir hafta geçmeden Vahap Güner’in koltuğa yapışması beklenen ve hiç hoş karşılamayacağım bir durum olacağını açıkçası hissetmiştim. Bir Gazeteci yada medya mensubu sözde tarafsızdır ve her zaman adaletten yanadır. En azından biz bu düsturda hareket ediyoruz ve bu mesleğin böyle olmasına gayret ediyoruz. Fakat günümüzde havuzcular ve muhalifler şeklinde ikiye bölünmüşlük hakim. Hal böyle olunca kamuoyu doğru bir şekilde bilgilendirilmiyor düşüncesindeyim. Merhumun daha Kırk’ı çıkmadan koltuğa yapışmanın hiçbir şekilde ethik bir davranış olmadığını belirtmek isterim. Kendisinden şunu beklerdim. Kongre kararı alınıp adayların kapışmasını ve kimin Haydar Başkan yerine başkan olacağının seçimle belirlenmesi en doğru karar olurdu. Kendisi seçilse bile normal karşılayacaktım. Sonuçta adil bir yarış ortamı sağlanmış diyebilirdim. Fakat yıllardır bunun hesabını yapan ve bir an önce o koltuğa yapışmaya can atan birine öneri yada nasihat etmek beyhude bir yaklaşım olurdu. Herkes kendine yakışanı yapar. Zaten ciddiyetini ve otoritesini kaybetmiş bir kuruma başkan olsan ne olur olmasan ne olur. TOKİ yolsuzlukları ile ilgili haberler yaptığımda hakkımda suç duyurusunda bulunacağını belirtmiş onu bile yapamamış Vahap Güner sana bol bol vekillerin ve başkanların önünde eğileceğin bol bol resim çektireceğin, çalışmayan ve başarısız durumdaki bürokrasiye zorunluluk gereği başarılı nağmeleri yapmak zorunda kalacağın, ve aydıngerle yüzleri kırmızı çözünürlüğü zayıf çıkan gazetelerde resmini arayacağın mutlu günler diliyorum.  

MAHİR TEMUR DA NERDEN ÇIKTI?

Yaklaşık 11 yıldır internet haberciliği daha öncesinde de 3 yıl kadar Dergiler, Günlük Gazeteler, Haftalık Gazeteler’de çeşitli görevlerde bulunan biriyim. İnternet haberciliğine kendini dev aynasında gören saçma sapan siteler ve yanlı haberler yapan birkaç siteye tepki üzeri başladım. Yaklaşık 20 mahkeme ve dava açıldı. Hepsinden berat ettim. Mahkemeleri söylememdeki amaç birilerinin kovanına çomak soktuğum ve tüm riski göze aldığım içindir. Muhalif duruşumun yanında iktidar mensubu kimseler ve güzel iş yapanları da hizmetlerini onur’e etmek amacıyla haber yapmışlığım vardır. Benim kendi adıma vicdanım rahat. Fakat bazen şunu dediğimde olmuştur. “ Memleketi ben mi kurtacağım ” sonrada düşünüp ben yazmasam o yazmazsa bu çizmezse bu işler nasıl düzelecek. Açıkçası mahkemelerle uğraşmaktan şahsi işlerimi aksattığım bile oldu. Bir çok ödül aldım, şüphesiz en değerlisi halkın ödülüydü. Düşünün ki hiçbir haber ajansı ve bültene riayet etmeksizin tamamen özel haberlerle arama motorunda yeri geldi 2. 3. Sırayı bile gördük. Fakat elimize geçen hiçbir şey olmadı. Bu işi para için yapmıyoruz. Lakin bu çarkın dönmesi içinde sunucu, domain, elektrik vs. giderlerin bir şekilde karşılanması gerekiyordu. Ya cebimizden karşılayacaktık, yada kapatıp işimize bakacaktık. Bunu neden belirtmek zorunda kaldım. Çünkü bu iş parasız, pulsuz, desteksiz olmaz. Ya yan bir işiniz olacak yada el altından birileri sizi destekleyecek. Başlıkta belirttiğim isimi yaklaşık 2 yıldır Bu Sabah gazetesinde bir çok saçma sapan eleştirilerine dikkat çekerek görmeye başladım. Son dönemlerde ise gazeteden kovuldu mu, yoksa kendisi mi ayrıldı bilemiyorum. Bir internet portalı satın alarak yine sağa sola sataştığını fark ettim. Gazeteden çıkan biri haliyle işsizdir ve bir geliri olmaz. Ofis tutup pc almak yada o ortamı bir iş ortamına çevirmek için bir çok masrafın olacağı gibi devam ettirebilmek içinde bir bütçenin olması gerekiyor. Bu adam parayı nerden buldu. Birikmişlerini mi harcıyor bilemem ama duyumlarıma göre muhalif bir vekilin destek verdiği o şekilde geçimini sağladığı iddia edildi. Kardeşim iyi güzel hoş ama sen bu işin yanından bile geçmiyorsun. Bu iş senin keyfine göre ona buna ahkam keseceğin bir iş hiçbir zaman olmadı. Lütfi İnan’ın Başkan Gürkan’ı köşeye sıkıştırmasını savunuyorsun ama emin ol yanlış sularda yüzüyorsun. Onun hayrı olsa kendine olurdu. Savunduğu grup onun son durağı ardından gideceği yer Emekliler Parkı. Parlamana ve ismin üzerinden gündem oluşturmana gerek yok. Malatya’da sırf muhalif ve riskli haberlerden dolayı madalya verilse emin ol ilk Malatyadan.com, Malatya Büyükşehir Gazetesi ve Malatya Time’ a verilirdi. Eskilerin tabiriyle kırk fırın ekmek yemen lazım. Senin geldiğin yollarda bizim ayak izlerimiz var git bak bence. Rahmetli Haydar Karaduman'a sağ iken " Başkanım medya gelişiyor alttan yetişiyor gazeteciler mutlumusun "  diye sormuştum. Oda bana " Ne yapayım Orman'da da bir çok hayvan var ama kral olan Aslan, bana Aslan lazım " demişti.     

LÜTFİ İNAN, ÇEKİRGE BİR ZIPLAR İKİ ZIPLAR!

Hani bir tabir var ya “Çekirge bir zıplar iki zıplar” diye Hacı Müdür oldu sana gün doğdu. Esenlik’te bir zıplayışı yaptın. O dönem kurumun tasarım işlerini yaptığımda hakkımı yedin, Ekmeğimle oynadın, aklın sıra herkese ayar verdin. Hakkımı sonsuza kadar haram ediyorum sana. Hacı Başkan oldu. İkinci zıplayışla Yeşilyurt’a uçtun. Ama ben o dönem bir manşet attım neydi o manşet “ Hacıyla, Bacıyla bu işler olmaz ” ne oldu peki? Hacı gitti acı kaldı. Belediye’den şutlanıp kendini Şevket başkanın tabiriyle şelalecilerin üstüne attın. Çünkü Yeşilyurt Belediyesindeyken Vuslat TV’nin tepesindeki adamı maaşa bağladığınız. Adam belediyeden maaşını alıp televizyonla uğraşıyordu. Ohh ne güzel dünya. Şimdi sen televizyonun başındasın ama belediyeden maaş yok. Çünkü kaynak kesildi. Yine Bulunduğun kurumda iddialara göre maaşlar bile ödenmiyormuş. Bu iş kalkıp Başkan Gürkan’ı köşeye sıkıştırmaya benzemez. Sen daha başından bindiğin dalı kestin. Tek duam inşallah en kısa sürede sos veren o kurumda kepenk indirir ve seni kankilerinle Emekliler Parkında görürüz. Ekonomi çok kötü Lütfücüğüm televizyonculuk artık çok zor. Sen iyisi mi fazla ümit bağlama bu son sıçrayış…  

LE DEMEDEN LEBLEBİ OLDU!

Battalgazi Belediyesine Basın Müdürü olması hasebiyle aynı gün arayarak ilk tebrik edenlerden biriyim. Mütevazi ve beyefendi kişiliğiyle az çok tanıdığım Murat Çolak’dan bahsediyorum. Belediye’nin medya için herhangi bir planlama yapacağında bize de az çok destek vermeleri konusunda ricada bulundum. Kendisi de sağolsun kırmadı ve bilgilendireceğini söyledi. Buraya kadar herşey normal. Bu koltuk neyse bir türlü anlamış değilim. Birkaç hafta sonra sanki o melek adam gitti yerine diş gösteren ve asabi tavırlara bürünen bir adam geldi. Yok Ben dayatmalara gelmen, yok bana kimse tutar belirtemez. Yok bütçem yok, yok bilmem ne tavırlarını duyunca adeta şok oldum. Yok sitem güncel değilmiş te, yok alexa da, yok sıralama bilmem ne. Sevgili adaşım ben sadece özel haber yaparım. Ben bir haber yaparım Malatya’da gündem olur ve bir hafta konuşulur. Denemesi bedava. Benim işimi bana öğretmek senin haddine de değil, vazifende değil. Hayati Müdürden ders alman lazım. Adam yıllardır kendini bozmadan mütevazi, iletişimi güçlü, anlayışlı ve hoşgörülü tavrını koruyan nadir insanlardan biridir. Ne o le demeden leblebi tavırları. Senden gelecek hayır Allahtan gelsin be. Üç kuruşa tav olan zavallılarla beni bir tutma cürretini nerden buluyorsun anlamıyorum. Ben senin başkanınla da görüşürüm, müdürünle de artık seni kaale almam bunu da bilesin. Sende tıpış tıpış onların emrini yerine getirip gerekeni yaparsın. Bazı arkadaşların yaptığı gibi. Bende bir adam ya dosttur yada hiçtir ortası yok adaş.         

METİN KAYA PAPATYA FALI

Var ya hani papatya falı seviyor, sevmiyor. Bizimde Metin abiyle olan ilişkimiz tam olarak da bu. Metin Abi şayet seviyorsa yeri gelince kollar, gözetir kincilik yapmaz. Buna inanıyorum. Sevmediğini nasıl hissediyorum? Çalıştığı kurumlardan sadece bir defalık bir reklam yollamıştır. Gönül ister her yıl olsun ama bazıları ve kendi sitesi dururken bize neden yollasın. Zaten onların aldığı para bizler gibi 10 sitenin bütçesi olduğu için haliyle bize bütçe kalmaz. Ayrıca Aysun Hocayla çok sıkı fıkı. Turgut Özal Üniversitesine ne yazsak arıyor. En son dayanamadım ve abi sen aradan çık demek zorunda bıraktı beni. Madem samimisin ve beni seviyorsun ara abi hocayı de ki “ Hocam sen bu arkadaşımı neden mahkemeye verdin. Yeri geldi bizi savundu yeri geldi mi eleştirir. Eleştiriye açık olmak lazım ” ama diyeceğini sanmam. Ama şunu unutmamak lazım makam mevki geçici ama ben hep yanındayım. Onlar bugün var yarın yok. İnsanın sevdiğine nazı geçer. Senden Sadece biraz daha ilgi bekliyorum. Tebessüm et ve samimiyetimden şüphe duyma Metin Abi çok doluyum üzerimde ne var ne yok dökmem lazım.  

MURAT ÇETİN KADAR TAŞ DÜŞSÜN BAŞINIZA

Murat Abiyi 11 yıldır tanıyorum. Çok çalışkan, hareketli ve işini en düzgün ve en iyi haliyle yapmayı seven biridir. Medya’da aktif dönemimiz çok yakındır. Yaptığı gazetecilik bence tez konusu olacak kadar değerli ve takdir edilmesi gereken bir özverili süreçtir. Burun kıvıranların hangisi Ulusal Gazetelerde yazı yazıyor, Hangisi Ulusal Kanallara çıkmış ve Hangisi mahkeme ve dava rekoru olan 30 sayısını geçmiştir? Hakkındaki karalama ve linç kampanyalarını üzüntü ve şaşkınlıkla takip ediyorum. Ben kimsenin Avukatlığını yapmadım, yapmamda. Ama yanlışlara tahammülüm maalesef yok. Bu adam medya aracını para kazanmak için hiçbir zaman kullanmadı. Aldığı her kuruşu işini geliştirmek ve daha iyisini sunabilmek için harcadı. Matbaa işi yapıyor. Belediye, Üniversite ve Yeni Malatyaspor’un bir takım işlerinin baskı işleri kendisi istemeden hemşehrimizsin sen yap şeklinde verilmiştir. Yahu Allah aşkına size bir iş verilse yapmayacak mısınız? Hangi ortama gitsem aynı şeyler “ Ya Bu Murat Çetin Malatya’yı haraca bağlamış ” el insaf be kardeşim. Kimse sizin kaç para kazandığınızı yada nereden kaç kuruş tırtıkladığını soruyor mu? Kaldı ki adam ikili ilişkilerini iyi kuruyor. Malatya’ya bir çok Ulusal Gazeteciyi getirip yemeklerini ve konaklamalarını karşıladığına bizzat ben şahidim. Siz birine dürüm bile ısmarlamazken, adam üzerine farz olmadan memleketi için onlarca misafiri Malatya’ya getiriyor. Hanginiz medya mensuplarına milyarlarca lira hesap ödediniz? Meyve veren ağaç taşlanır misali söylemlerinizi samimi bulmamakla beraber gülüp geçiyorum. Sen işine bak Murat Abi kıskananlar çatlasın. Benim en büyük prensibim işini düzgün yapan ve yürüten adamı baş tacı etmektir. Herkes bir şekilde rızkını yer. Bazıları gibi şantajın yok, tehdidin yok, her hafta ulaşımı zor insanlara ulaşarak röportajlar yaparak işine emek verip önemsemen takdir edilecek bir eylemdir. Milletin ağzı çuval değil bağlayasın. Varsın söylesinler reklamın iyisi kötüsü olmaz. Allah ta biliyor, kulda biliyor.

MALATYA'YA HAS BİR KULP HİKAYESİ...

Zamanın birinde adamın biri Malatya'ya akraba ziyaretine gitmeyi planlamış. Giderken memlekete eli boş gitmek istememiş. Bir züccaciye dükkanına girip " Ben Malatya'ya akrabalarımı ziyarete gideceğim. Güzel bir hediye paketi yaparmısınız" demiş. Firma yetkilisi bir fincan takımını paketleyip vermiş ve yolcu etmiş. Fincan takımını alan adam Malatya'ya akrabalarını ziyaret gelmiş. Ev sahipleri kahve pişirmiş ve hediye gelen fincanlarla ikram etmeyi uygun görmüş. Fakat ev sahibi fincanı görünce şaşkınlık yaşamış. Çünkü fincanda kulp bulunmuyormuş. Hediyeyi getiren akrabasına dönerek " Yahu aşk olsun İstanbul'dan getire getire kulpsuz fincan mı getirdin"? demiş. Bu durumdan rahatsız olan ve yerin dibine giren adam İstanbul'a döndüğünde züccaciye dükkanına gitmiş ve firma yetkilisine " Kardeşim beni rezil ettin. Kulpsuz fincan da neyin nesidir" demiş. Züccaciyeci adama dönüp "Yahu biraderim sen Malatya'ya gidiyorum demedin mi? Malatya'da herşeye bir kulp taktıkları gibi onada bir kulp takarlar diye bilerek sana kulpsuz fincan verdim" demiş.  

Son söz olarak sevdiğim güzel bir dede fıkrasıyla bitirmeyi uygun görüyorum.

Alevi Dedesi ceketinin iç cebine şarap şişesini koyup evin yolunu tutarken Cuma günü öğlen vakti caminin önünden geçer. Cemaatten bir tanıdığı dedeye dönerek “ Dede Cuma vakti gel bir namaz kıl, ölümde var. Nereye gidiyorsun” der. Dede kırmaz ve caminin yolunu tutar. Hoca o vakit hutbede bilindiği üzere haram ve günah şeyleri anlatmaktadır. İçki haramdır, Zina günahtır. Akrabalarınızı gözetin yardım edin felan diye… Neyse namaza durulur cemaat eğildiğinde Dede’nin ceketinin iç cebinde olan şarap şişesi düşer. Cemaat dönüp o şişeye ve dedeye bakar. Dede doğrulur ve şunları söyler. “ Ben üzerimde ne var ne yok döktüm. Şimdi Sıra Sizde. Sizde dökün ”   

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER